Mimar(MSÜ) RIZA GÜLOĞUL / BELLEK-KADIKÖY
Dünyada içinden deniz geçen tek şehir olan İSTANBUL da ilk vapur işletmesi olan , Şirketi Hayriye’nin kurulmasından önce de, Tersane-i Amirenin vapurları seyrek de olsa Boğazda yolcu taşırlardı. Bunun öncesinde de 1837 de biri Rus diğeri İngiliz iki yolcu vapuru kapitülasyondan faydalanıp Boğaz sularında yolcu taşırlardı. Bu nedenle , İstanbul demek , camileri , minareleri , konakları , yalıları , inişleri , yokuşları kadar vapur demek , iskele demektir. Başınızın üstünde çığlık çığlığa uçuşan martılar , boş bulunduğunuz bir anda düdüğünü öttürerek sizi sıçratan vapurlar , eski Boğaziçi’nin ayrılmaz birer parçası olan iskelelerin güzelliğini tamamlardı. Hele o, semaver bacalı , koca davlumbazlı , muşamba tenteli , siyah kuğudan farksız eski boğaz vapurları…
İlk vapurlardan önce ise bir deniz kenti olan İstanbul’da 19. yy. a kadar , iki yaka arasında ve Haliç’te yegane ulaşım aracı kayıklardı. Kayıkçılık yasal düzenlemelerle belirli kurallarla yapılan bir iş kolu idi. 18 yy. ortalarında Eyüp , Defterdar , Fener , Hasköy , Aynalıkavak , Kasımpaşa , Azapkapı , Balıkpazarı , Karaköy , Tophane , Beşiktaş , Yenikapı , Cibalikapısı , Unkapanı , Bahçekapı , Ahırkapı , Çatladıkapı , Kumkapı , Samatya , Üsküdar , ve Kadıköy ana isklelerdi.1815 yılında İstanbul’da 148 iskele olduğu bilinir.1802 yıllarında ise toplam 6556 kayıkçının bulunduğu tescil edilmiştir. Örneğin Üsküdar’a bağlı iskeleler şunlardı: İhsaniye , Salacak , Ayazma , Büyük iskele , Balaban , Tophane yeri , Mumhane , Kavak , Kuzguncuk , Sarıtaş , Öküz limanı , Hünkar iskelesi , Taş limanı , İstavroz iskelesi , Beylerbeyi , Vaniköy , Çengelköy , Gülbahçe ve Kandilli iskeleleridir. Günümüzde bu iskelelerin çoğu kapatılmış , kendi kaderine terkedilmiş …
ve bugün Boğaz iskeleleri vapura hasret…
Bugün bazı iskeleler yenilenmiş ve beyaza boyanmışsa da , ahşap Boğaz ve Haliç iskelelerinin çoğu harap , bir kısmı yıkılmış yakılmış “RESTAURANT” yapılmış , çoğu zaman bu haliyle bile korunamamıştır.
Daha önceleri Boğazda küçük köyler şeklinde olan yerleşim 1851 de Şirketi Hayriye’nin düzenli seferlere başlaması ile kalabalıklaştı. İlk yıllarda vapurların yanaşabileceği iskeleler yoktu , hepsi ihtiyaç sonucu birer ikişer yapıldı. İskele sayısı azdı , çoğu iskelelerin bekleme mahalleri yoktu , yolcular kış günlerinde , vapur uzaktan kendini gösterene kadar yakın kahvelerden birinde beklemek zorunda kalırdı.1915’lerde Beylerbeyinde oturan babamın anlattığına göre herkes birbirini tanırdı , Beylerbeyinden kaç kişinin bineceği belli idi yolculardan biri gelmemişse kaptana seslenilir ve o kişi beklenirdi. Zamanla iskele sayıları arttı , yanlarına birer bekleme mahalli eklendi. Bir gişe ve çımacı için bekleme odası yapıldı. Başlangıçta iskelesi olmayan köylerde önü yeterince derin yalılardan birine yanaşıp , yolcularını oradan aldıkları da olmuştur. Kaptanlar bu işte o kadar usta olmuşlardı ki Yine bir tanıdığımın kaptan olan babası, Sarıyerli Arap Saim , evde o gün börek pişirilmişse, Sarıyer’deki yalıya, evine yanaşır ve böreğini eşinden elden alırdı .Bazı kimselerde vapura kayıkla yanaşır ve binerlerdi. Yine o yıllardan bir anı ; ilk Şirketi Hayriye vapur seferine Padişah da katılacaktır. Tören , bando mızıka…maiyeti ile gelir padişah… vapurda otururlar ama vapur hareket etmez , padişah sıkılır “niye bekliyoruz der” vapur buharlı olduğu için “ islim gelsin bekliyoruz “ derler. Sinirlenen padişahımız “biz şimdi gidelim islim sonradan gelsin “ der… Vapura binerken bilet alınır ve vapurda bu bilet görevli tarafından zımba ile delinip tekrar kullanılması engellenirdi.
Şirket-i Hayriye, 1911’de Trablusgarp Savaşı, 1912’de Balkan Savaşı ve 1914’ten itibaren de I. Dünya Savaşı yıllarında vapurlarının çoğunu ordunun emrine verdi. I. Dünya Savaşı sona erdiğinde toplam 10 tane vapurunu kaybeden ve 5 vapuru da kullanılmaz hale gelen Şirket, iflasın eşiğine geldi. Savaşın sonunda elinde ancak 18 tane vapur kalan Şirket-i Hayriye, ancak devlet yardımıyla ayakta kalabildi.
Cumhuriyet‘in ilanından sonra, 1944’te bütün vapurları, Hasköy’deki fabrikası, taşınır ve taşınmaz mal varlıklarıyla satın alınarak devletleştirildi. Vapurları ve mal varlığı Şehir Hatları‘na devredildi. 15 Ocak 1945’te çıkarılan 4517 sayılı yasayla, Şirket-i Hayriye, fiilen ortadan kalktı; Türkiye Denizcilik İşletmeleri adını aldı.
Eski ve Yeni Boğaz İskeleleri
Gelin şimdi Şirketi Hayriye nin ilk vapuru, tek uskurlu TARZ I NEVİN ile türküdeki gibi “ yali yali gidelim “ ama bu sefer Çayeli’nden öteye değil Eminönü’nden Anadolu Kavağı’na doğru o eski iskeleleleri bir o kıyı senin bir bu kıyı benim dolaşalım. Zaten vapurlarda ,akıntı ve boğazın kıvrımlı şekli dolayısıyla bir o kıyıya bir bu kıyıya uğrarlardı. Dönüşte de giderken uğramadığımız iskelelere uğrayıp Eminönü’nde yolculuğumuzu sonlandıralım. İyi seyirler. Ekte boğaz haritasında bugün gösterilmeyen iskeleleri de göstermeye çalıştım ve yol güzergahını işaretledim yardımcı olması için.
Son hali ile TARZ I NEVİN vapuru
Çanakkale’ye asker taşıyan Şirket i Hayriye vapurları
Bir zamanlar vapur geçerdi Boğaz’dan, püfür püfür. Duman savuran görkemli bacaları, dev direkleri, martılara simit attığımız esintili güverteleriyle… Ne yazık ki İstanbul’un simgesi o vapurlar tarih oluyor. Yerlerini deniz otobüsleri, feribotlar, motorlar alıyor. Hızlı, konforlu ama ruhsuz… Halkın deyişi ile “bu vapurlara martı bile konmaz”
Alıntılar
Muhsin Kızılkaya
Gözde Keskin
Gökhan Akçura
Bu yazı ve dia gösterilerimizde sırası ile
1-Eminönü- Anadaolu Kavağı hattı
2-Rumeli kavağından Eminönü’ne dönüş
3-Galata köprüsü altı ve iskeleleri-Adalar hattı
4-Karaköydeki Kadıköy iskeleleri ve Kadıköy Bostancı hattını hatırlamaya hatırlatmaya hatıraları yad etmeye çalışacağım.
İyi seyirler.
Mimar(MSÜ) Rıza Güloğul