Araştırmacı Çevre Yazarı Türksen Başer Kafaoğlu
1 Eylül, Dünya Barış Günüydü. Yeryüzünde barış dolu bir tablo var mı? diye bakmakta yarar var. Yine de serinletici ve yumuşak giriş yapmak istiyorum. Örneğin, yazımı okumaya başlarken, önce 1960’larda Sanatçı Alpay’ın öne çıkaran ‘’Eylül’de Gel’’ şarkısını mırıldanalım. Rüzgarla savrulan göğermiş sonbahar yapraklarının, pek çok öyküyü çağrıştırdığını düşünelim. Yaşanan doğal güzelliklerin tadına varalım. Filenin Sultanlarıyla övünç duyalım. Alınan hasarları, birlikte ve güçlü olarak aşmaya çalışalım. Zira geleceğin gerçeklerinde, sağlam durmak zorundayız. Eylül’de çoğu kişi, kent yaşamına geri döner. Belli ki, Önümüzdeki kış ortamına uyum sağlamak pek kolay olmayacak. Hele ailenin, okuyan çocukları, geçim, barınma, sağlık sorunu varsa ya da emekliyse. Anımsıyorum da bir zamanlar çocuklu aileler, okullar açılırken sevinçli bir telaş yaşarlar, emekliler, mevsimin tadına varabilirlerdi.
Eylül’ün ilk haftası da Dünya Halk Sağlığı Günleri olarak bilinir. 2023 Yılında, Dünya Sağlık Örgütü ve Ekonomik İş Birliği Yönetiminin Yayımladığı Raporda: Almanya’daki halk sağlığının kaliteli, eşitlikçi, geniş, sosyal kapsamlı olduğunu ve devlet eliyle yürütüldüğünü belirtiliyor. Ayrıca oradaki gayri safi milli hasılanın %11.3’ünün sağlık giderlerine harcandığı; refah nedeniyle ortalama yaşın bu ülkede daha uzun olduğu da yer alıyor. Dünya ülkeleri arasında Almanya, sağlık konusunda başı çekiyor. Ülkemizdeki refahtan söz etmeyeceğim, biliniyor. Uzun süredir beklenen yağışı bu ay nihayet görebildik. Gürleyen göğü; pervasızca çakan şimşekleri kapalı bir camın arkasından seyretmek ve aniden şaka gibi parıldayan güneşi görmek nefisti. Ardından da o genzimizi yakan mis gibi toprak ve ıslak ot kokusu. Bunların tümü, gizemli yaşamın değişim güzelliği olsa gerek. Önceki sıcak aylarda İstanbul’daki barajların toplam su seviyesinin %26’’lara inmesi, kuşkuya yol açmıştı. Yağışlarla az da olsa yükseliş oldu. Diğer taraftan sel, taşkın, toprak kayması ve ulaşım sorunları da yaşandı. Ne var ki, Başakşehir, Kırklareli, Çanakkale’de yollar sel sularıyla dolup taştı. Bazı evler hasar gördü hayvanlar telef oldu. Can ve mal kayıpları çok üzücüydü. Önemli olan sıkça yazdığım gibi, kriz yönetim planlamalarının, felaketler geliyorum demeden yapılması. Yeryüzünün suçlu canlıları olan insanlar, içinde bulundukları yok oluş hızını, böylece biraz olsun yavaşlatma şansını yakalayabilirler. Jeoloji Biliminde, tarihi büyük yok oluşlara Katastrofizm deniyor. Tanımında: yer yüzündeki her şeyin doğal evrimini tamamlayıp, yeni bir jeolojik yapıyla yeniden var olduğu, olgusuna yer veriliyor. Fransız Bilim insanı Georges Cuvier tarafından ortaya atılan bu kurama göre: yer yüzü şu ana dek Üç Ayrı Katastrofik olayla değişime uğramış. Tabi bu görüş, zamanla felsefi yönüyle de ortaya konmuş. 1978’de Nobel Edebiyat ödülü alan, Litvanya doğumlu, Polonyalı Şair Czeslaw Milosz da bunlardan biri. Yazar ‘Tutsak Edilmiş Akıl’’ kitabında, dünyada diktatör olma hayalinde olan Hitler ve Stalin’den örnekle ‘’Bunlar, ’birilerinin zihnindekileri, daha farklı biçimlerle ve farklı araçlar kanılarak var ediliyorlar’’ diyor. Edebiyatçı, aynı zamanda kitabındaki anlatımlarıyla böyle yönelimlere karşı, uyanık olmayı da öneriyor. Ayrıca şairin, eski yaşamını yansıtan özlem dolu dizelerinin, 1 Eylül Dünya Barış Gününe, anlam katacağını düşünerek paylaşıyorum.
‘’Bereketli hasatların olduğu yıllara rastladı yaşlılığı Ne depremler vardı ne kuraklık. Ne de sel baskınları Sanki bir düzene girmişti mevsimlerin değişmesi Yıldızlar daha parlak güneş daha güçlüydü.
En uzak illerde bile savaş sürmüyordu artık
Birbirleriyle dost geçinen kuşaklar yetişmişti’’.
Aahh o eski günler demek yetmiyor. Devlet eliyle ücretsiz eğitim ve sağlık hizmeti verilen,
huzurlu yıllarımızı, yeniden görebilmek için, gerekenleri yapalım.
1 Eylül Dünya Barış günüydü. Alpay’ın Eylül’de gel şarkısı ne güzeldi.Herşey çok güzeldi. Güzellikler gittikce azalıyor.Devlet eliyle verilen eğitim hizmetleri ve sağlık hizmetleri yok.İyi günlerin gelmesi dileği ile.