Mim. Rıza GÜLOGUL / BELLEK KADIKÖY
HOCA ALİ RIZA
Hoca ALİ Rıza kendi sanat anlayışını şöyle özetler: “Mesleğim peysaj ressamlığıdır.Yegane zevkim memleketimin tatlı semaları altında, zümrüt yeşili görüntüler üzerine serpilmiş yerli ve milli bir anlayışı anlatan Osmanlı aşiyanlarını, mahallelerini manzaralarını, ağaçlıklarını, tarihi ve kıymetli eserlerini öldürmemek ve onlara uzun bir hayat vermek olduğu gibi, bu yolda yaptığım pek çok resim, kroki ve karakalem, suluboya, yağlıboya resimlerim hergün artmakta olan yadigarlarımdır.” Hoca’nın çizdiği bir kaya parçasının duruşundan bir estetik güzelliği, bir fıstıkağacının siluetinden bin renk manzumesi, eski bir Türk evinin harap halinden bir şaheser yaratan bu fırça, sevdiğimiz güzellikleri ilk önce görmüş ve bize göstermiştir.Üsküdarın eski mahalleri , Kadıköyün sayfiye semtleri, Boğazın tepeleri onun konusu idi. 19.yüzyılın ilk yağlıboya ressamları saray bahçelerinden, parklarından hiç dışarı çıkmamışken o bütün İstanbulu resmetmiştir. Bu saray ressamlığının dışına çıkabilen ressamlar olarak sadece Şeker Ahmet Paşa ve Zekai Paşalar dışında belki Süleyman Seyit i sayabiliriz. Hangi ressam Hoca Ali Rıza gibi şövalesini sokak ortasına dikip karşıki mezarlığın, evlerin, uzaktaki Selviliklerin resmini çizmek cesaretini göstermiştir. Ezberden yaptığı kayalıklar o kadar özeldir ki imzası olmasa bile derhal ona ait olduğu anlaşılır.Nerede bir güzel manzara görse hemen cebinde taşıdığı albüme resmini yapar, hiç boş durmaz, gördüğü bir kibrit kutusunun, bir masa üstündeki eşyanın krokisini çizer, vakit bulursa cebindeki suluboya kutusunu çıkarır onları renklendirirdi.Hiçbir şey bulamazsa fikrinden hayali manzaralar, kayalıklar, ağaçlar çizerdi. Kızı Nimet hanım :”Babam nefes alır gibi resme çalışırdı, uyku saatleri dışında nefes alır gibi durup dinlenmeden resim yapardı der.”
Ressam Rıza bey Üsküdarın Ahmediye semtinde 1857 yılında doğmuştur.Kuleli askeri lisesinde okumuş,Burada kendi gibi resmi seven 5 arkadaşı ile okulda resim atölyesinin kurulmasını sağlamıştır. İlk resim hocası Nuri Paşadır, sonrasında Fransada tahsil etmiş Miralay Süleyman Seyyit bey ve yabancı bir ressam mösyö Kes den resim dersleri almıştır.Okulu üsteğmn rütbesi ile bitirince hocası Nuri paşanın yardımcısı olarak okulda kalır.Resim tahsili için İtalyaya gönderilmesine karar verilir ama Napolideki kolera salgını yüzünden gidemez.Harbiye matbaasının başressamlığını yapar, kendi resimlerinden kitapçıklar bastırıp talebelerine ders kitabı olarak dağıtır. Harbiyedeki görevinden emekli olduktan sonra resim sanatında en verimli yılları başlar.Üsküdar kız sanat okulu(Üsküdar lisesi) Çamlıca kız lisesi, Erkek sanat okulunda resim hocalığı yapmıştır.
Hoca Ali Rıza birçok sanatçı gibi resim yapmakla zengin olamadığı gibi emekli maaşı ile ancak zar zor ailesinin geçimini sağlamıştır. İhtiyacı olduğu halde para ile resim satmaz ve dostlarına hediye olarak verirdi. Ömrü kiralık evlerde Üsküdar semtinde oradan oraya taşınmakla geçmiştir.İlk yıllarda taşınırken ev eşyalarının yanına at arabasına konan resimler, yıllar içinde at arabasını doldurmaya başlamış 1-2 yatak döşeği arabalarda koyacak yer bulamamışlardır resimlerin çokluğu yüzünden.Bu nedenle eşinin çok yakınmasını dinlemiştir.Yaptığı resimlerin sayısı binleri bulmuştur.
Büyük sanatçı 73 sene sanatla iç içe geçen ömrünü 1930 yılında Üsküdardaki evinde tamamlamıştır.Son zamanları ailevi üzüntülerle geçen Hoca Ali Rıza’nın mezarı çok sevdiği ve resimlerine konu olan Üsküdar’ın Karacaahmet Mezarlığındadır.
Seçim nedeni ile gitiğim senelerce resim öğretmenliği yaptığı okulda sadece 1 resmini görebildim koridorda.Okulun öğrencilerine kimdir diye sorsam hoca Ali Rıza yı bilen çıkacağını da sanmam ne yazıkki.Vefasızlığın bir örneği daha…
Hoca Ali Rıza Sıkıntılar içinde geçen ömrünün son yıllarında hiç aklına gelmiyen bir olayı yaşar ne yazıkki. 1929 yılında kızı Kadriye hanın, Mısırdaki eski kocasıyla ilgili bir davasının halledilmesine yardımcı olunmasını istemek için Atatürk e bir mektup yazar, daha sonra randevu verilir. Ancak görüşme gerçekleşmez.Kardeşine yazdığı bir mektuptaki bazı ifadelerden ,ve başka nedenlerden şüphelenilip suikast planladıkları düşünülür. Hoca Ali Rıza, kızı ve akrabaları tutuklanır, ama sonra beraaat ederler.Hoca bu olaya çok üzülür, sonrasında kalp krizi geçirerek 30 mart 1930 yaşama veda eder.
Hoca Ali Rıza tam anlamıyla bir İstanbul ve Üsküdar(Kadıköy 1930 yılına kadar Üsküdara bağlı idi) ve Kadıköy ressamı idi. Onun aziz hatırası önünde saygı ile eğilmeyi ödev saymalıyız.Nur İçinde yatsın.
Yetiştirdiği öğrencileri arasında ressam Sami Yetik, Ord. Prof A. Süheyl Ünver, Nazmi Ziya Güranı sayabiliriz.
Mim. Rıza GÜLOGUL