Araştırmacı Çevre Yazarı Türksen Başer Kafaoğlu
Kısa adı (HASUDER) olan Halk Sağlığı Uzmanları Derneği’nin yayımladığı bildiri, kadınların doğurganlık hakları nedeniyle nasıl mağdur edildiğini rakamlarla ortaya koymuş. Özetle: ülkemizde nüfusun yarısı kadın. Onlar da eğitim, istihdam, çalışma, siyaset, karar verme ve sağlık hizmetlerine erişme durumundadırlar. Dünya Ekonomik Forum’unun, Kadın-Erkek Eşitsizliği konusunda yaptığı değerlendirmeye göre: ülkemiz, 2022‘de, 146 Ülke arasında 124.Sırada iken, 2023 Yılında 129.Sıraya gerilemiş. Son yıllarda nüfus hızının azalmasına karşın ilgili konuda sayısal olarak büyük bir artış yaşanıyor. Bu durumda akılcı bir planlamaya gerek var.
2023’deki TÜİK açıklamasına göre: okur-yazar olmayan kadın sayısı, erkeklere göre 5 Kat fazla. İstihdama katılım %30.4. Beş millet vekilinden sadece biri kadın. Bu nedenle kadınların karar verme mekanizmalarına katılımı da gerilerde. Sağlık bakanlığının verilerine göre de: 100Bin’i doğumda olmak üzere %12.6 Olarak belirtilen anne ölüm oranı, Kovid sırasında %19’a çıkmış.
2018’deki (TNSA) Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırma Merkezinin verdiği sonuçlara göre:
100 kadından 12’si bebek istemediği halde, önleyici yöntem kullanamıyor.
Özetle: kadınların ülkemizde haklarını koruyabilmeleri için önlerindeki bunca engelin kaldırılması gerek. Erkeklerle eşit statüde olmalılar. Bunları sağlamak da devletin anayasal görevi. Söz konusu kadın statüsü ile ilintili olan bu sorunlar için yeni ek düzenlemeler yapılmalı. Yoksul kadınların sağlığa erişimi, tamamen ücretsiz olmalı. Zorunlu sağlık eğitimleri gerekli. Kadıköy Belediyesi tarafından yapılan kadın sağlık kontrollerinin, sosyal devlet anlayışı gereği diğer il ve ilçelere de yaygınlaştırılmalı.
Son yıllarda kadın statüsünün gerilemesi, ülkenin gelişme hızının da azalması anlamını taşır. 1976‘deki Alma-Ata Bildirgesinde anne ve çocuk sağlığı madde madde açıklanmış.
Yoksul anne adayları sağlıklı ve doğru beslenemiyor. Her türlü kirlilik daha doğmadan bebeklere anne yoluyla iletiliyor. Ağır işlerde çalışmak durumunda olan kadınlar, yaşamsal sorunlarla karşılaşıyor. Geçim darlığı gerginliği ve erkek şiddeti, annelerin geleceklerini kabusa çeviriyor, açıklamaları var.
Hintli Bilim İnsanı Vandana Shiva, İnadına Canlı Kitabında ‘’Dünyanın her yerinde kadınların bağımsızlık temeli, yerle bir ediliyor. Doğa da yaşam kaynağı olarak değil; bir meta olarak değersiz görülmekte. Her iki sömürünün de temeli aynı. Asla bu bir rastlantı değil. Düzeleceğine yükselen böyle politikalara karşı, direnilmektedir’’ diye anlatım yapıyor. Tezini açıklarken de kalkınmada, ekolojide, ormanda, besin zincirinde, kadının rolünü anlatıyor. Kadına biçilen değeri, haklarını alamamalarını, engellerle önlerinin kesilmeye çalışıldığını ortaya koyuyor. Tabi rakamlarla ortaya konan sağlık sorunları da bu görüşleri bütünlüyor.
Yaşamını, sağlık ve kız çocuklarının eğitimine adayan, sevgili dostum Dr. Türkan Saylan’ı 2009’da yitirmiştik. Amaçlarından biri de kız çocuklarını okutarak, daha doğru karar vermelerini sağlamaktı. Saylan, Ata’ya saygısını, sadece rozet takarak değil; toplumsal iyileştirmelere damga vurarak ve çabalarıyla da kanıtlamıştı. Aynı zamanda Atamızın ‘’Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medeni muasır memleketleri seviyesine çıkaracağız’’ söylemini, tıp dünyasında ve sosyal alanda yaptığı çabalarla da yerine getirmişti. Tabi tarihi geçmişimizde halk sağlığı konusuna katkıda bulunan başta Prof. Dr. Nusret Fişek olmak üzere toplumsal katkıları olan epeyce değerli bilim insanımız oldu. Hepsine özlem saygı ve teşekkürler.