Araştırmacı Çevre Yazarı Türksen Başer Kafaoğlu
Yaklaşık 50 Yıldır, ah şu İstanbul trafiği deriz. Nüfusun az olduğu dönemlerde Kadıköy’den
Tramvay, tren, vapur, otobüs ile istenen yerlere gidilir. Bazı yerlere de yürünürdü. Özel araba sayısı azdı. 1970‘lerde Gayrettepe’deki iş yerine giderken Moda’dan dolmuşa sonra vapura biner Karaköy’den Şişli dolmuş kuyruğunda epeyce bekler oradan da Gayrette dolmuşuna binerdim. Özetle, evimle iş yerinin arasında 4 Araçla yolculuk yapmış olurdum. Her gün zamanımın yaklaşık yarısı yollarda geçerdi. Gittiğim yerde yorgun düşerdim tabi. Ne var ki: İstanbul dışından gelenlerin sayısı arttıkça, ulaşım sorunu da katlanmaya başladı. Nüfus patlaması oldu. Kente göç nedenleri üzerinde hiç durulmadı. İstanbul alabildiğince genişletildi. 1.,2., 3. gibi köprü çare olur dendi. Yan köprüler ve Yollar genişletildi. Elbette asıl çare bu değildi. Tarihi yarımada ve Haliç köprülerle birleştirildi. 2006’da Kadir Topbaş tarafından yeni bir planlama düzeni yapıldı. Sonra iptal edildi. 2009’da da yine Çevre Düzeni Planı yapıldı. İstanbul Metropoliten Planlanlama çalışmaları epeyce ilgi çekiciydi. Tanık olduğum için çok iyi anımsıyorum. Örneğin, Çevre komisyonunda para hırslı müteahhitler ağırlıktaydı. Ben STK’lı bir çevre savunucu olarak tek başınaydım. Onların dedikleri oldu. Daha sonra, Yeşilin yerini, beton kulelerin aldığını hep birlikte gözlemeye başladık. Plan birilerince hazırlanmış, sözde görüşlere açılmıştı. Meslek Odalarının da plana itirazı vardı. 2009 da 1.100 Bin ölçekli Çevre Planıyla kent kuzeye doğru büyütüldü. Kuzey Ormanlarına doğru yapılaşmalara, yer yer port düzenlemelerine gidildi. Orman ekosistemi ve dokusu değişti. Yemyeşil ormanların ortasında yeni hava alanı yapıldı. İstanbul trafiği: AVM’ler, okullar, şehir hastahaneleri, özel konvoylar, iş yerleri ile evler arasında akan trafik, daha da zorlandı. Yeni yeni ilçeler oluşturuldu. Böylece sınırlar daha genişletildi. Kentin nüfus yoğunluğu büyüdükçe büyüdü. Üretim ve tüketim alışkanlıkları değişti. Bu saydıklarımız, kent trafiğinin sıkışmasına eklenen başka sorunları da beraberinde getirdi.
BBC Türkçe, 4 Yıl trafik sıkışıklığı ile yolculuk yapanların 2.5 Yıl kayıp zamanı olduğu bilgisini veriyor. Anlaşılan o ki: böyle zaman kaybı yaşayanların ömründen, çok değerli bir şeyler çalınıyor. Yolda araç beklememek, yol güzergahını kısaltmak ve daha konforlu ulaşım için özel araba kullanıcıları, toplu taşıma seçeneğinden yararlanmamakta ısrarlı. Benzin pahalı da olsa, kredi kartıyla borçlanmayı da göze alıp direniyorlar. Yine de bir arabanın vergisi, tamiri, bakımı, park yeri külfeti vb. masraflar göz ardı edilemez. İze göre metro en iyi çare. Ama yetersiz. Örneğin Anadolu yakası için, bu yönde yatırım ayrımcılığı yapılmamalı. Ancak asıl sorun, nüfus artış nedenlerinin çözülemeyişidir. Obez bir büyüme sürüyor. İstanbullular trafikten yılmış durumda. Hala günümüzde şehir içi kara trafiği kilitlendiğinde saatlerce bekleniyor. Kadıköy’de de bu böyle. Kadıköy’den Bağdat Caddesi yönünde bir yerlere gitmek çoğunlukla saatler alıyor. O harcanan benzine, harcanan zamana yazık. Taksiciler kontrolsüz yıkıntılarından geçemediklerinden, bilinmedik yan yolları deniyorlar. Yakınınızın bir törenine katılacaksanız yetişmeniz zor. İlerde rezerv alanları arasından geçmek nasıl olacak bilinmez. İstanbul’da araba kullanmıyorum. Maddi manevi çok rahat ettiğimi söyleyebilirim. Uçan elektrikli araba üretimleri olduğunu duydum. Acaba onlar da daha başka sorunlar yaratır mı? kaza yapan teleferik aklıma geldi de. Korkunç bir durum.
Ne var ki plansız oradan buradan yama yapılan Mega kentimizin durumu şimdilik böyle. Olası bir depremde ne olacağı hepimizi düşündürüyor. Kenti: tarihi, Kültürel ve doğal haliyle nefes alınır haliyle görmek isteğindeyiz. Deniz yolları daha etkin kullanılmalı. Sahil sahil dolaşıp yolcu taşıyan deniz dolmuşları epeyce rahatlık sağlayabilir. Bostancı, Moda, Kadıköy, Kabataş arası vapur seferleri ne iyi oldu. Özellikle iskeleye gidip kütüphaneden aldığımız bir kitaba ara veriyor ve vapur seferlerini izliyoruz. İstenirse doğru çareler bulunur.
İstanbul’da, Tramvay, tren, otobüs, vapur ile gidilirdi. Özel arabalar azdı. Dolmuşlar da vardı. Bazı yerlere 4 vesaitle gidilir çok yorucu olurdu. Binalar yapıldı. Heryer yüksek binalarla doldu. Deniz otobüsleri, Vapurlar trafiği epey rahatlattı.