Araştırmacı Çevre Yazarı Türksen Başer Kafaoğlu
Ursula K.Le Guin ‘’Yuvaya Dön’’ çağrısı içeren bir sunumunda ‘’İnsanlar, ilerlemeyi makinelere bıraktılar’’diye yakınıyor. Eleştirel yaklaşımla düşüncelerini anlatıyor. Tarihi süreçlerde de insanlar huzurlu yaşam için hayal güçlerini kullanmış, genişletmiş, yeni vizyonlar ortaya koymuşlar. Sistem, varsılların istemlerine daha uygun yürümüş. Büyümüş ve sömürgeciilik yayılmış. Yoksullaştırılan toplumlar, gerçekleri geç de olsa fark etmiş. Güçlülere karşı durmanın zorluklarını acı çekerek yaşamışlar. Özgün değerleri ve özgürlükleri ellerinden çalınmış. Günümüzde de bilişime dek varan teknolojik ilerleme, dev güçlerin elinde. İnsanları konformist duygularla avlamaya çalışan bu düzen, aslında insanlığın yok sayılacağı gelişkin vizyon arayışında. Bu ürkütücü kıskaçlardan kurtulmanın tek yolu, Toplumsal, politik, yaşamsal ve yepyeni bir Yeşil düzen kurmaktan geçiyor. Çevresel kontrollü sanayi geliştirilmeli. Endüstriyel olmayan ürün doğal liflerinin yoğun kullanımı sağlanmalı. Çevre çok daha az kirlenir. Tarımda Agro Ekolojiye geçiş reformuna gerek var. Bunun için de özelleştirme kaldırılıp yerine önemli bir devlet desteği konmalı. Yerinde üretim önemli. Fazlası komşu bölgelere yayılmalı. Böylece biyolojik çeşitlilik artar. Ulaşım maliyeti düşer ve zamandan tasarruf sağlanır. Alıcı ortamlara karışan kirlilikler azalır. Geri dönüşüm ve temiz enerji olmazsa olmazdır. Bu da eskiye dön çağrısıyla başlatılmalı. Dünyaya egemen sistem, zaten iklim krizine, ekolojik yok edişe, ekonomik sömürüye bağımlı, zehir saçan örgüsünü geliştirmekte. İşte bu nedenle, yepyeni ve planlı bir düzen gereği var. Ne var ki toplumsal dönüşüm istemi önemli. Geçişlerde emek güçlenmeli. Çoğu yaşı erenler, çocukluktaki doğal huzurlu yaşamlarının ardından, Dünya’daki korku iklimine, isyan ediyorlar. Yazar Ursula K. Le Güin’in ‘’Yuvaya Dön’ ’çağrısı, geç kalınsa da önemli. Dünya’yı ansızın yok edeceği sorgulanan bilişim teknolojisi insanlığın üstüne çöktüğünde; işte o gün, yuvaya dönmeyi düşünmeye zamanımız bile olmayacak. İnsanlığını kaybetmiş birileri, dünyanın sahibi olabilecek. Yaşanan acımasızlıkları izliyoruz. Ekosistemlerin, çocuk, sakat, hasta ve yaşlıların lafı bile olmuyor. Teknolojinin konforu ya da silahlarıyla insanları dize getiriyorlar. Büyük karlar sağlıyor ve meydanları da boş buluyorlar. Zihnimize kazınan savaşların, kural tanımayan tezgahların, arka yönünü düşünmekte de geç kalıyoruz. Çoğu insanda günün birinde yok olma korkusu vardır. Oysa yok oluş, yeşil bir yaprağın göğerip doğaya karışması gibi çok doğal bir çevrim. Elbette bir son var. Ancak ben: izlediğimiz kötü senaryoların finallerini görmek itiyorum. Sizlerde de böyle bir duygu var mı, bilmiyorum. Ama hayal ettiğim ‘mutlu son’ böyle olmalı. Belki de inanılmaz umutlarımız için böyle düşünmek iyi gelebilir. Yaşamımızda yurttaşlık görevlerimizle ilgili treni kaçırmışsak, bulunduğumuz her alanda elimizi taşın altına koymaktan korkmuşsak, içimizi, boşluk ve korku kaplar. Sonrasında ‘keşkeler’ büyür de büyür… Günün birinde hepimizin başına, o inanmak istemeyip ötelediğimiz üzücü durumlar gelebilir. Bir zamanlar izleyip sadece söylenerek geçiştirdiklerimizle, yüzleşmek zorunda kalırız. Başkalarından destek bekleriz. İşte o zaman vaktiyle, atmadığımız çığlıklar, içimize taş gibi oturur. Yalnızlık korkusuna kapılırız. Onun için: yeri geldiğinde bize dokunmasa da bağıranlara kulak verip aralarında olmalıyız. Anayasal ve yasal hakkımızı, hep birlikte kullanmalıyız. Madem ki varız, küstüm otu değil, düşünen canlılarız. Onurlu duruşlarımızı zamanında ortaya koymalıyız. Umudun yeşerdiğini görmek isteyenler, sağlıklı yaşam biçimi ve düzeni için en özgün ve akılcı olguların seçilmesinde bir halka oluşturabilir.
Yeri gelmişken bir sitemimi de paylaşmalıyım: bu yerel seçim sürecinde çoğu aday: çevre, doğal yaşam hakları ve risklerle ilgili kalıcı bilimsel alternatifli yeni projeler sunamadı. ‘Sözde alışılmış konuşmalar’ yeterli değildi. Gelecek adına derslerini iyi çalışmamış görünüyorlar. Bu durumda çevreci yurttaşlardan alacakları not, çok düşük.
Ursula K. Le Guin, yuvaya dön çağrısında çağrısını içeren sunumunda, insanlar ilerlemeyi makinalara bıraktılar diye yakınıyor. Tarımda ekolojiye geçiş dönemine gerek var. Bunu için özelleştirmeyi bırakıp, devlet desteğine gerek var.