Araştırmacı Çevre Yazarı Türksen Başer Kafaoğlu
Öncelikle son yıllarda ‘yaşçılığın’ ‘yaş ayrımcılığı’ olarak, çokça tartışıldığını belirtmeliyiz.
Aslında yaşlılık, en değerli süreç ve zenginliktir. Herkese göre bu tanım değişebilir. Bir ara okuduğum, Marion G. Mason’un ‘’Yetişkinlik ve Yaşlanma Psikolojisi‘’ Kitabında Yaşçılığın, ayrıntılarıyla yer aldığını anımsadım. Eserde ‘’Yaşlılık, kişinin doğrudan kendi geleceğini de hedefe koyan ve doktorlar dahil herkesin suç ortaklığı yaptığı, içselleştirilmiş, aşılması zor bir ayrımcılık türü’’ tanımlaması yer alıyor. Duvar Gazetesinde ve bazı sosyal medyalarda da konu değişik yanlarıyla ele alınmış. Edindiğimiz bilgi ve yorumlardan yola çıkarak, birlikte düşünelim. Kendini geliştirip çağa ayak uydurabilen, kitap okuyan, yazan, internet ve cep telefonu kullanabilen, aklı başında çoğu kişinin de belli bir yaştan sonra ayrımcılıkla karşılaştığına çevremizde sıkça tanık olunmakta. Örneğin: Sağlığı bozulan kişi doktora gittiği zaman onunla değil de yanındaki kişiyi muhatap olunması. Hekimin, yaşlı kişi ile kulakları sağlam da olsa, bağıra bağıra konuşması. Hastaya ‘Anne, teyze ya da baba’ diye hitap etmesi. Kafede oturan yaş almış bir çifte ‘’ay ne tontonlar’ deyip selfi çekilmesi ve uzaylıymış gibi seyredilmesi. Hatta yanaklarının okşanması. Alaylı bir mimikle ‘aman canım yaşlı, onu ciddiye almayın’ tavırları. Yakınları tarafından yapılan sen anlamazsın, bilmezsin beceremezsin, ev işlerine karışma kısıtlanma ve kırıcılığı. Nezaketsiz davranılması. Salgında evden çıkma yasağı konulması, Yıllarca prim ödeyenlerin emeğinin yok sayılması ve en düşük maaşı almaya uygun görülmesi, gibi onlarca sıralama yapılabilir. Hakkını aramakta zorlanacak yaşa gelen, yorgun kırılgan ve birikimli insanlarımıza karşı sergilenenler, sosyal ve psikolojik bir ayrımcılık değil de nedir? İşte Maron G.Mason da bu durumu, çağımızdaki yaş ayrımcılığı olarak nitelendirmiş. Elbette gençlik enerjisi, zamanla yerini hücresel ve fiziksel yavaşlamaya bırakıyor. Bu her bireyin mutlaka bir gün yaşayabileceği doğal bir evre. Ancak biraz empati yapmakta yarar var. Başarılı yaşlanma, uzun ömürlü olmak değil, olabildiğince sağlıklı ve aktif kalabilme durumudur. Bir anlamda da Fiziksel aktiviteleri olabildiğince yapabilmek ve olumsuz koşullarla baş edebilmektir. Genel anlamda başarılı yaşlanmanın kriterleri nitelikli psikolojik işleyişten geçiyor. Bunun için, sosyal etkileşimler, psikolojik destek bulabilme ve yaşam doyumu, az da olsa sorumluluk önemli. Hedef belirlemek, okumak, sosyalleşmek, kendine güven duymak ve bilmece çözmek de ömrü uzatır, aklı çalıştırır, deniyor. Günceli takip edip günlük tutabilmek de öyle. Eski ve yeni dostlarla iletişim kurmak, epeyce etkili. Günün birinde çevresindekilerin sıkça kayıp gittiğini fark eder yaş alan kişi. İşte o zaman onu ayakta tutup yalnızlık hissini azaltan unsurlar, ancak yukarıdaki öneriler doğrultusunda kişinin kendini yönetebilmesi ile olası. Duyu, duygu ve denge bozukluklarına dikkat edilmeli ki ileri yaşlarda kronikleşmesin. Yine de teknolojideki yeniliklerle bazı sorunları azaltma şansı var.
Günümüzde 122 Yaşına dek sağlıklı yaşayanlar olduğunu duyumsuyoruz. İleri yaşta Bilim dünyasına damga vuranlardan örneğin, Bilim Kurgu Yapıtıyla Uluslararası Ödül Töreninde kaya gibi durup, özgürlük ile ilgili düşüncelerini açıklayan Ursula K. Legüin, 2018’de 88 yaşındaydı. Yaş alsa da toplumsal mücadele ruhu ve o heyecan asla yok olmamıştı. İleri yaşta olanları iyi gözlemlemeden yanlış varsayımda bulunmak, koruduğunu sanırken, ayrımcılık yapmaktır, diye düşünüyorum. Stenberg, 1980’lerde Üç Zeka türü olduğunu öne sürmüş ‘’Analitik, Yaratıcı ve Pratik Zeka’’ Yaş alan çoğu sağlıklı kişinin niteliksel durumlarıın görmezden gelmek yanlış olur. Yaşam tecrübesi çok ve birikimli kişiler de rahatlıkla bu tür güçlerini kullanabilirler. Her yaşın farklı bir güzelliği var. Bu dönemleri fark ederek yaşamanın keyfini çıkarmalı. Ayrımcılıklardan vaz geçmeli. 17 Martta başlayanYaşlılar Haftasında büyüklerimizin bilgi ve deneyimlerine ihtiyacımız olduğunu belirterek, saygılarımızı iletmek istiyoruz.