Araştırmacı Çevre Yazarı Türksen Başer Kafaoğlu
Bakamayın şu günlerde havaların yumuşadığına. Kış çetin geçti. Soluduğumuz hava kirliydi. Yıllardır Çevre Yasamızın Hava Kalitesinin Kontrolü, diye bir Yönetmeliği var. Orada dünya standartlarına göre ülke için verilen sınır değerler de belli. 1990’lardan günümüze dek, günü gününe kirlilik ölçen kalite ölçüm aletleri çoğaldı. Önemli olan limitler aşıldığı anda topluma gerçek bilginin duyurulması. Ki buna göre, önceden tedbir alınabilinsin. Böylece sağlık riskleri azalmış olur. Halk paniğe kapılmasın diye sonuçlar gizli tutulmamalı. Aksi halde çoğu insanımız bu nedenle zarar görmüş olur. 1991’lerden sonraki İstanbul’un Hava Kirliliği Çalışmalarımızda böyle durumlara tanık olup, epeyce mücadele etmiştik. Ne yazık ki bugün de aynı sorunlar yaşanıyor. Nüfus artışı, doğal gaz fiyatlarının cep yakışı ve denetimsizliklerle İstanbul’da yine bu kış, hava kirliliği yaşandı. 14 Mart 2024’de Araştırmacı Yazar Pelin Ülker, Türkiye’de hava kalitesini ölçen 304 İstasyondan 157’sinde Partiküler Madde yoğunluğu olduğunu, Ulusal Limit Değerinin aşıldığını yazdı. DSÖ’nün belirlediği değerlere göre ‘’Türkiye’de 7 İstasyon Bölge dışında havası temiz olan yer yok. Hava Kalitesini izleme Raporu verileri de birçok kentte de hava kirliliği yaşandığını ortaya koydu. Mevcut 20 İstasyon da hiç PM10 Ölçümü yapılmazken, çalıştırılan istasyonların 4/1’inden %90’nın altında veri alındı. Hangi istasyonun kaç gün çalıştırıldığı ise bilinmiyor. Partiküler Maddelerin esas kaynağını fabrikalar oluşturuyor. Avrupa’da da herkes bu kirliliği yaşıyor. Yıllık ince partikül Madde seviyesi DSÖ’nün tavsiye ettiği sınırın üzerinde. Bu da özellikle solunum ve kalp hastalıkları riskleri artıyor. Hava Kalitesini ve Kirlilik seviyelerini belirlemede en önemli ölçü kabul edilen PM 2.5 için, Sınır Değer Metreküp başına en fazla 5 Mikrogram olmalı. İtalya’daki Po Ovası’da, Atina, Paris ve Barselona’da da hava kirliliği, en üst sınırı epeyce aşmış durumda. Bölgelerdeki analizlerin yıllık ortalama PM2.5 Konsantrasyonları, Metreküp başına yaklaşık 25Mikrograma ulaştı. Farklı madde ve kirletici partiküllerinin katı ve sıvı damlacıklarının karışımından oluşan ince partiküller gözle görülmüyor. Bunlar, çapları 2.5 Mikrometreden az olan, tek bir saç telinden yaklaşık 30 Kat daha ince mikroskobik parçacıklar ve en tehlikeli olanlar.
Resmi verilere göre, ülkemizde Muğla kenti, Karbondioksit açısından başı çekiyor. Renksiz, kokusuz yakıt gazların yanmasıyla ortaya çıkan Karbon monoksit, birinci kirletici. Arabalardan ve enerji santrallarından dağılan gazlar ve kontrol altına alınamayan kirlilikler de var.
Ayrıca bu yıl İstanbul’un, başta Göztepe olmak üzere bazı semtlerinde hava kirliliği, sınırın üstündeydi. Kentsel dönüşümün denetimsiz bina sökümlerinin bu yönde etkisi fazla.
Çevre Mühendisleri Odasından Sedat Durel sunumunda ‘’Ülkemiz, kocaman ve denetimsiz bir şantiye alanına çevrildi. Kaliteli hava solumamız olası değil. Kontrolsüz hafriyat, yıkım, taşıma, kimyasallar Asbest ve sanayinin denetimsiz kirlilikleri, halk sağlığını tehdit ediyor. DSÖ, ABD ve Türkiye’nin 24 Saatlik Ortalama Limit Değerinin, 50 Mikrogram olduğunu, bu değerin Yılda 35 Kez’ den fazla aşılmaması gerektiğini ortaya koydu’’ açıklamasını yapıyor.
Resmi raporlarla da belirtildiği gibi bu gerçeklerle: İnme, kalp krizi, akciğer kanseri, koha, cilt bozulması gibi hastalıklar, kişilerin PM10’a uzun süre maruz kalmasıyla ortaya çıkmakta.
İklimin Değişikliğiyle Arap ülkelerinden ülkemize yayılan çöl tozları, daha önceki yıllarda da yaşanmıştı. Balkonlarınızda sabah kalkınca buna tanık olmuştuk. Bu örnek bize şunu açıkça işaret ediyor. Demek ki değişen iklim şartlarıyla, sınır tanımayan her olumsuz partiküler maddeden, kimyasaldan, zehirli atıktan ve radyasyondan etkileniyoruz. Bunlar da ismini bile yeni duyduğumuz bazı hastalıklara neden oluyor.
Neyse ki Dünya’da güzel örnek de var. Örneğin Uruguay’da son 7 Yıldır fosil yakıt kullanılmıyormuş. İlgili ve sorumlular, hava kirliliği ölçümünü ve alınacak tedbirleri anında topluma duyurmalı. Sağlığımız daha az etkilenmeli.

İstanbul’ada fosil yakitlardan kurtulduk derken kentsel dönüşüm kabusu yüksek binalar beton isi adaları herşeyi
eski hava kirliliğine dönüştürdü.