AYŞEN ERTE / BELLEK-KADIKÖY
Değerli Kadıköy Bellek grubu arkadaşlarım , sizlere yaklaşık 2000 yıldan beri Doğu’da , 1400 yılından itibaren de Batı’da ” Gravür ve Özgünbaskıresim Sanatı” deyimleri ile anlatılan resim sanatını özetleyip geçmişten günümüze örnekleri ile anlatmaya çalışacağım. Bu sunumumun devamındaki “Kadıköy’de yaşayan gravür sanatçıları ve ekslibris nedir? başlıklı anlatımlarımın öncesinde faydalı olacağını umuyorum.
15. yüzyılda ve daha sonraları, resim sanatçılarının bir bölümünün , tablo resmi yapmanın yanında, sanat niteliği olan baskı resimler de yaptığını görüyoruz. Tahta kalıplardan resim basmak tekniği ile başlayan bu çalışmalara, aynı yüzyılda bakır kalıplardan basma ve 1799’dan sonra da taş kalıplara çizip basma çalışmaları katılmıştır. Giderek bakır, çinko, alüminyum gibi metaller ve metal alaşımları kalıp olarak kullanılmıştır.
Duvar için sanat olarak süregelen tablo sanatının yanında, oyma basma resimlerinin toplanmasıyla ayrıca “Dosyalanmış sanat ” oluşmaya başlamıştır.
20. Yüzyılın özellikle ikinci yarısında, baskıresim sanatında görülen patlama bu eserleri dosyalarından duvarlara, tabloların yanına çıkartmıştır. Yaratma süreci içinde, kalıbını sanatçının kendisinin yaptığı, kendi bastığı ya da basılmasını denetlediği imzası ile özgünlüğünü belgelediği bu eserler tüm dünyada, resim sanatı içinde yer almaktadırlar.
Özgün Baskıresim Sanatı ürünü bir eserin özgün bir tablo resim veya bir yonuttan ayrılığı, yalnızca resim pazarlaması için söz konusudur. Çünkü “Özgün Baskıresim Sanatı” ürünü çoğaltılabilmektedir. Aynı kalıptan yapılan baskıların sayısı çoğaldıkça tek resmin satış değeri düşer. Özgün bir tablo ise tektir. Satış değeri aynı sanatçının çoğaltılmış özgün baskıresimlerine oranla daha yüksek olmak durumundadır. Burada satış değerini yükselten veya düşüren satın alma isteği olmaktadır. Sanatçının bir “Özgün Baskıresim” eseri, başka bir sanatçının orjinal tablosundan daha yüksek satış değerine ulaşabilir.
Sanatçıları, “Özgün Baskıresim” eserler vermeye çeken nedenler, genelde şöyle açıklanabilir: Çeşitli baskı teknikleri sanatçıya yeni görsel anlatım olanak ve teknikleri sunarlar. Sanatçı böylesine zengin anlatım ve şekillendirme olanaklarını denemekten kendini alamaz. Bu denemeler ona hem görsel anlatım dilini bulmasını, hem bu dili zenginleştirmesini sağlar.
Öte yandan, resim sanatının müze, saray, ve konak duvarları dışına taşmasını sağlayan toplumsal ekonomik ortam, sanat eserlerinin çoğalmasını ve yayılmasını gerektirmiştir.
Bu toplumsal talebin, gelişen ekonomik etkenlerlerle birleşmesi, sanatçıyı Özgün Baskıresimlere yöneltmiştir. Sanatçının yaratma sürecinde hazırladığı kalıba “özgün kalıp”, bu kalıptan yapılan baskıya “Özgün Baskıresim” , aynı kalıptan yapılan baskıların tümüne birden “toplam baskı” denir. Bir kalıptan kaç baskı yapıldığını veya yapılacağının belirlenmesi ve baskı sayısının korunması sanatçının hakkı ve görevidir. Sanatçı baskının sınır sayısını, baskısı yapılan resimler üzerine, kendi yazısı ile imler.
Sanatçı baskı yapılmış her yaprağın üzerine genellikle sağ alt köşeye grafit kalemle imzasını ve eserin yapıldığı yılı yazar. Sol köşeye ise yine grafit kalemle, o yaprağın kaçıncı baskı olduğunu ve toplam baskı sayısını yazar. Sayılar, örneğin toplam baskı sayısı 60 olan bir eserin ilk baskıdan başlayarak sözgelimi 18. baskısı ise, 18/60 şeklinde yazılır.
Bir kalıptan dizi baskıya geçmeden önce sanatçı kendisi için baskılar yapabilir. Genellikle bunların sayısı 20′ yi geçmez. Bu baskıların üzerine resmin sol alt köşesine grafit kalemle “E.A.” imlenir. Bunlar diziye geçmeden önce sanatçının kendisi için basılan yapraklardır. Örneğin E.A III.gibi.
Ayşen Erte