Araştırmacı Çevre Yazarı Türksen Başer Kafaoğlu
Hindistan’da vahşi kuşları kafeste tutup sonrasında satılma durumunu inceleyen mahkeme ‘’Tutsak olmama hakkı kapsamında’’ kuşların temel hakkının uçmak olduğunu ve eziyet görmeden yaşamlarını devam ettirmeleri gerektiğini belirtmiş. Kuş haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle, salıverilmelerine karar vermiş. Dünya Ekolojik Anayasa Kitabında yer alan bu kural, çoğu yerde geçerliliğini yitirmiş görünüyor. Bazı özel köpeği olan dostlardan biliyorum. Arabaya sahibinden önce girip yerleşirler. Birlikte seyahat etmeyi severler.
Bu kez anlatacaklarım biraz daha farklı. Bir toplu taşıma gezgini ile ilgili. Soğuk bir kış günüydü. Kadıköy’den Moda’ya gitmek için tramvay kuyruğuna girdim. yanıbaşımızda sevimli bir sokak köpeği belirdi. Tramvay geldi, vatman binenlere ‘’Köpeği sokmayın arkadaşlar’’ diye seslendi. O tatlı şey, birkaç kişinin arasından kenara çekilip bekledi. Taşıt aracımız hareket etti. Bir de baktık ki can dost aramızda. Gözle kaş arasında içeri dalıvermiş. Ara boşluklarından birine yerleşmiş, yan gözle etrafındakilere bakıyor. Gelip geçen ve oturan hayvan sevenler, can dostla konuşup ilgilendi. Bazıları da ‘’eyvah köpek varmış, ay işte orda işte’’ diye telaşlandı. Oysa can dost, bu paniklere alışkın olmalı ki durumu sakinlikle karşıladı. Halinden memnun ve rahat görünüyordu. Medeni bir birey tavrıyla, verdikleri bir kalemle oynayıp durdu. Belli ki toplu taşıma araçlarında insanlarla birlikte seyahat etmeyi seviyor, sevenlerine güveniyordu. Moda durağında bizlerle birlikte indi. İlginçtir, daha önce yine aynı tramvayda yaş almış iki kişinin kavgasına tanık olmuştum. Onların ki de yer kavgasıydı. Araçtaki herkes, onların yaptıkları abartılı tartışmalardan rahatsız olmuştu. İşte o zaman ‘’Bu güzel tramvay sevdalısını, böyle insanlara değişmem’’ dedim kendi kendime. Çünkü o konuşamıyordu oysa nerede ne yapılacağını biliyor, uyum sağlıyordu. Hayvanların dili yoktur ama sevgiyi dostluğu iyi bilirler. Geçenlerde, Karacabey’de 13 Yıllık dost Yaren leyleğin, Adem Amcanın kayığına geri dönmesine ne demeli? Bir süre de Kadıköy çarşısının can dostu Rodi adlı kazımız vardı. Restoranları ziyaret eder müşterilerinin sevgisini kazanırdı. Keçisini koynunda besleyen köylü ablamızı, kargasını omzunda gezdirip dost olan bir fenomeni izlemiştik. En ilginci de evinin salonunda bir iguanası olduğunu söyleyen konuğumuzdu. Onsuz bir yaşam düşünemediğini anlatmıştı. Bir an gözümün önüne gelmiş ve irkilmiştim. Ama oluyormuş demek. Sevgi bu. Moda’nın meşhur besili ve bakımlı kedileriyle yaşamak da çok güzel. Sokaklarda ağaçlarda araba üstlerinde. Her biri başka güzel ve farklı karakterde. Gözlerindeki derin bakışlarla sevilmek için yaratılmışlar. Mutluluk kaynağı çoğu. Bir ara muhabbet kuşlarım vardı. Onlarla konuşmaya doyamazdım. Ses tonumla cümlelerimi tekrarlayıp dururlardı. George Orwel ‘’Hayvan Çiftliği’’ kitabında hayvanlar üzerinden dünyadaki ‘ezenler ve ezilenler’ politikasını resimlerle ne de güzel anlatır. Tabi anlayana. Tarihi süreçte insanlar ve hayvanlar ile ilgili anayasal haklar üzerindeki tartışmalar epeyce çok. İçindeki hüküm ve düzenlemeler, aynı zamanda gelecek kuşakların da özgür bir dünyada yaşam hakları içindir. Bunu başarabilmek durumundayız. Artık bu yüzyılda, başkalarının sömürüsü için kullanılan hayvan ve insan olmamalı. Birilerinin ne bir insana ne de bir canlıya egemen olması kabul edilemez. Ne yazık ki bu tezin tersine yürütülen uygulamalar artıyor. Sistemin egolar için oluşması gibi. Yeni ve yaşanacak bir yerkürenin anayasasında ise özgürlük yatar: Günümüzdeki (Antroposantrik) insan merkezli düşüncenin ekolojik kriz ürettiği ortadadır. Öncelikle bu durumdan kurtulmalı. Ardından ego değil Eko Merkezli bir anlayışın anayasası belirlenmeli. Kırsallarda ölüme terk edilen sokak hayvanları, acilen yasa ile zorunlu olarak koruma ve bakım altına alınmalı. Bütçeden önemli bir pay ayrılmalı. Denetim yapılmalı. Asla ölüme terk edilmemeli.