Araştırmacı Çevre Yazarı Türksen Başer Kafaoğlu
Duygu Asena’nın ‘Kadının Adı Yok’ kitabını anımsatan bir seslenişle, daracık bir pencereden ‘’Bizler de varız’’ diye haykıran genç yeteneklerden biri Roza. Kendisini yeni tanıdım. Sohbetimizde edindiğim izlenim, düşünce yetenek ve çabalarını sizlerle paylaştığımda hak vereceksiniz. Mardinli Roza, 9 Çocuklu dar gelirli bir ailenin kızı. İlk, orta okul ve Liseyi, babasının izni olmadan, gizlice bitirmeyi başarmış. Çocukluğunda şiir yazıp ve resim yapmayı çok severmiş. Rüya ve hayallerini çizimlerle dışa yansıtırmış. Sanatçı, doğduğu yaşadığı Mardin’in kültürel tarihi yapısına ve geleneklerine hayran. Daha çocukken, bu güzellikleri bir yerlere taşımayı çok istermiş. 2010’da Mardin’de gerçekleştirilen Geleneksel Uluslararası Sanat Sempozyum ve Toplantıları yapılmış ancak yöre sanatçıları dahil edilmemiş. Bu nedenle 50 Yöre Sanatçısı, aynı süreçte kişisel sergilerini kendi olanaklarıyla düzenleyip ziyarete açmış. Mardin’li Sanatçıların çalışmaları daha fazla dikkat çekmeye başlamış. Akın akın sergilerine gelen duayenler, bazı yetenekli gençlerin şansı olmuş. Bunlardan biri de Roza. Yöresinin kültürel mimari tarihi ve mitolojik özgünlüğünü yapıtlarına yansıtmaya çalışan sanatçının açtığı sergide ‘’Senin çizgilerin Salvador Dalli ve Botiçelli’nin Cehennemi’ni yansıtıyor’’ deyip çok ilginç bulanlar olmuş. Bu arada Ressam Bahattin Odabaşı yapıtlarından etkilenerek sanatını ve düşüncelerini geliştirmesi için Roza’ya destek olmuş. Birlikte, 2013’Yılında Öğretim Üyesi olduğu İstanbul Arel Üniversitesine gitmişler. Genç sanatçı adayı, sınavlara girip, Güzel Sanatlar Moda -Tekstil ve Tasarım Bölümünü kazanmış. Mezun olduktan sonra İstanbul’da Tekstil Resim Heykel alanlarında sergi düzenlemeleri yapmaya başlamış. Bazı karma sergilere katılmış. Alaçatı, İstanbul gibi yerlerdeki çalıştaylar, onun bilgilenme ve gelişmesine neden olmuş. İstanbul’daki öğrenimi sırasında, tarih kültür arkeoloji ve heykel ile ilgili müzeleri gezip, farklı bilgilere de ulaşması, doğduğu yerin kültüründe ne yapması gerektiği, yönünde etkili olmuş. Yaşamının bir parçası olan yöresel yapıyı koruyup yaşatmak için ilk sanat yolunun işaretini böylece daha iyi fark etmiş. İdealize ettiği düşlerin bir kısmını gerçekleştirse de yolu daha uzun. Şu süreçte Mardin’e dönüp oradaki çocukların ruhuna dokunabilmek üzere, atölye çalışmalarını da geliştirerek sürdürmeyi düşünüyor. 2023’de aynı ildeki Güzel Sanatlar Lisesinde Plastik Sanatlar (resim heykel grafik tasarımı moda tasarım ve dokuma tasarımı) dersleri de vermiş. Eğitici olmayı seviyor. ‘’Çalışmalarımda, Mezopotamya Kültür ve Medeniyeti ile ilgili dokunuşlarımı eserlerimle anlamlandırmaya çalışıyorum. Bunu da M.Ö ki 3000 Yıllarındaki ‘Sümer’lerden başlayarak ele aldım. Günümüze dek gelişen tarihsel olayları, sanatımla bütünlüyorum. Mezopotamya Mitolojisindeki ‘Şamaş‘ Güneş Tanrısını dokumalarımda işledim. Bu, kişisel sergimin bir metaforuydu. İnanç kültüründeki ‘Ezidi’liğin’ (Meleke tavu) Tavus kuşu simgesini de tekstil tasarımımda soyutlayarak işledim. İlk kişisel sergimi Mardin’de açtım. Konu başlığım ‘‘Siz Hiç Mezopotamya’nın Kalbine Dokundunuz mu? oldu. Geleneksel kültürümüzü, çağdaş sanatla kullanmak beni mutlu ediyor. Dışlanmamıza karşın, İki Yılda bir Mardin’de yapılan Sanat Bienal’ine gelenlerin ikinci durağı, bizlerin özgün sergileri oluyor. Uluslararası kesimlerden gelen binlerce meraklıyla buluşuyoruz. İlgi odağı olmak bizlere çaba veriyor. Kentimizde yapılan Bienaller ile öz kültürümüzün dünyaya yansıtılmasında yarar var. ‘’kendi değerlerimizi anlamadan batıya yönelmek ne denli doğru?’’ tezini savunmaktayım. Sergimde ayrıca Yunan mitolojisine de girerek ‘Arakne’nin Dönüşümü Masalı’nı’ da örgüyle betimleyerek bir Enstalasyon Sergisi açtım. İlk İpek Yolu’nun Mardin yakınından geçtiğini irdelemek için, Moda Çalışmamı ‘Şahmaran Efsanesiyle’ simgeledim. ‘’ İlk güneşin doğduğu yerde doğmak ve sanatımı icra etmek benim için önemli’’ diyordu, zorlu yaşam öyküsünü anlatırken gözleri dolan genç sanatçı. Yolu açık olsun.