Araştırmacı Çevre Yazarı Türksen Başer Kafaoğlu
Yasal hakları için büyük mücadele veren kentlilerin, bayram kutlayacağı günlere kavuşmasını diliyorum. Gül Köksal ve arkadaşları: Radikal ‘Kent Hakkına doğru’ başlıklı bir kitap yazmış. İçeriği: kent, mekan ve emekle ilgili. 6306 Sayılı Kentsel Dönüşüm Yasasında yapılan son değişikliğin, çoğu kentlinin aleyhine geliştiği vurgulanıyor.
Yasa bağlamında kentteki: emek, ekoloji ve toplumsal cinsiyetin, yerle kurulan bağı üzerinden tarihi ve materyalist perspektif ortaya konmaya çalışılıyor. İçeriği boş bırakılan kent hakkından söz ediliyor. Olması gereken kent kaynaklarına erişimden, kent kararlarına katılımdan, yaşayanların düşüncelerine dek önemli satırlar yer alıyor.
Tabi bu arada sanayileşmeyi de yerine oturtmak gerek. Zira bu da kent yaşamında önemli bir etken. Kentsel hafızayı tahrip ediyor. Kentsel karakter erozyonuna yol açıyor. 1970’lerde
Neo Liberalizm İdeolojisi ortaya çıktı. Kentsel sermayenin sınırları kaldırıldı. Böylece Kentler bu hırçın aşamada, kendi içinde homojenleşti. Kentler hiyerarşik parçalara bölündü. Sınırlar çizildi. Yani kimileri yasaklandı; kimilerine de geçit verildi. 2002‘de inşaata dayalı bir büyüme modeli geliştirildi. Belli bir gurubun sanayi hegemonyası görüldü. Gösterişli tüketim mekanları köprü yol toplu konut gibi betona dayalı Kamuya ait arsa ve araziler bu kesime açıldı. Ayrıca değerli kamusal mülk ve varlıklar paraya çevrildi. Böylece zenginlik, kentsel ranta endekslendi. Kentsel dönüşüm, Neo Liberalizm’in son ayağı oldu. Doğal üretken topraklar ormanlar ve lüks konutlar sermayeye göre uyarlandı. Orta gelirli kentlilerin yaşamı eridi. İşte Neo Liberalizm’in kentli yaşamındaki soğuk ve somut yüzü. Sadece İnşaat sektörünün belli kesimler için yükseltilmesi, toprak üretiminin de yolunu kesti. Tarım ürünleri dışa endekslendi. Köylü elindeki hayvan ve arazileri sattı. Köy gençleri, kent yaşamına doğru kaydı. Geride işçi ücreti, ulaşım, gübre, ilaç, vb. masrafları karşılayamayan yaşlı köylü kesim kaldı. Onlar, geçinme zorluğuna karşın yine de kendilerine yetecek kadar ektiği ürünle aç kalmamaya çalışıyor. Ama kentliler, o şansa da sahip değil.
Kentli‘nin radikal kent hakkı ile ilgili, Şehir Plancıları Odası İstanbul Şb. Bşk. I. Pelin Pınar Giritli ‘’Zamanında dişiyle tırnağı ile çalışıp bir ev sahibi olabilmiş insanların artık kent içinde yaşama şansı olmayacak. Ciddi bir mülksüzleştirme hamlesi bu’’ diyor sunumunda. Bu arada da deprem riski ana neden olarak, ele alınmış gibi görünüyor. Çalışmalara hız verilmesi için alınan kararlar baz olarak alınmakta. Bu konuda BBC Türkçe de 21 Maddelik Afet Yasasının, önce afet riski taşıyan bölgelerdeki çalışmalarını hızlandırma amaçlı olduğunun, kendilerine söylendiğini belirtiyor. Yeni düzenlemeyle, kentsel dönüşüm kararı için hak sahiplerinin 3/2 çoğunluğunun aranması zorunluluğu kaldırıldı. Apartman Yönetim Kararı, artık hak sahiplerinin salt çoğunluğu ile alınacak. Engelleyenler olursa kolluk kuvvetleri devreye girecek. İnşaat sektöründe sermayenin büyümesi sağlanacak. Önce değerli araziler sonra da çoğu mülkler el değiştirmiş olacak.
Dr.David Harvey de Asi Şehirler kitabında ‘’Neo Liberal iktisat tarafından kurgulanan krizler, ülkelerdeki bazı kesimler üzerinden telafi edilmeye çalışılıyor; böylece varsıl ve yoksulların arasındaki uçurumlar daha da derinleşir’’ diyor. Bunun için de ABD’de 2001 Yılında başlatılıp spekülatif bir biçimde şişirilen gayrimenkul ve ona bağı finans sektöründe ortaya çıkan
2008 iktisadi krizini örnek gösteriyor. Aslında temel kural: Marks’ın Kapital II.Cildinde yer aldığı gibi ‘’Sermayenin dolaşımı: Üç ayrı dolaşım sürecinden oluşur. Mali sermaye, üretken sermaye ve ticari sermaye, bu süreçlerden herhangi biri. Diğerleri olmadan ayakta kalamaz’’ işte işin aslı bu.
Gelinen durumda bayram bizim neyimize, emeklilerimiz, emekçilerimiz aç yatarken, demek geliyor içimden. Gelecek bayramlarda, o kesimin de yüzünün gülebilmesi dileğiyle.