Araştırmacı Çevre Yazarı Türksen Başer Kafaoğlu
Yazın, sessiz sakin ve doğal bir yaşam içindeydik. Yoğunluğuna ve zorluklarına rağmen
İstanbul’u da özlüyoruz. ‘’Hem ağlarım hem giderim’’ misali onsuz da olmuyor. Hafta sonu
çıktığımda Moda sokaklarından insan selinin akmaya devam ettiğini gördüm. Deniz hırçın,
hava değişkendi. Kasımpatılar da özgün koku renk ve görünüşleriyle, kışın gelişine meydan
okur gibi. Yollara savrulan göğermiş sonbahar yaprakları, yerini yeni filizlere bırakmış
olmanın rahatlığında. Yaz yağmurları, bu yıl yerini Kasım ayının 20’sinden sonraya bıraktı.
Çoğu ilde taşkınlar oldu. Şimdiye dek görülmedik fırtınalar, öfke patlamasına uğramışa
benziyor. Mevsim normalleri zamanında yaşanmazsa, ötelenen doğal birikim felaketlere yol
açabiliyor. Aşırı sıcak günlerde topraklar çoraklaşmıştı. Bu nedenle suyun yükselmesi de
biraz zaman aldı. Barajlarımızın doluluk oranı %24.86’ya yükselmiş. Susuz kalma riski azaldı.
Bazı analist yorumcu ve çoğu yurttaş’’ Zor günler geldi çattı’’ diyor. Kışın (barınma, beslenme,
ısınma ve aydınlanma) nasıl olacak? gibi temel düşünceler ilk sıralarda. Kısacası, geçim derdi
büyük.
10 Kasım önemli bir gündü. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk milletçe anıldı. Onun koyduğu
ilkelere sahip çıkma sözleri verildi. Tabi önemli olan, bu sözlerin uygulanması ve Ülkemizin
özgür, çağdaş seviyeye ulaştırılması. 11 Kasım’daki Harf Devrimiyle önümüzün açılması da
büyük bir şans. Yine aynı gün, Milli Ağaçlandırma Günü olarak kabul görmüş. Keşke Bir de
kesimlere son verme günü olsaydı. Belki bazıları da utanıp, rant için katlettikleri ağaçlardan
ve onları gözü gibi koruyan yurttaşlardan özür dilerdi.
Can acıtan bir durumda, İsrail’in Gazze’yi bombalamaya devam etmesi. Kıyım çok fazla.
Yaklaşık 20.000’den fazla sivil insan; 8000 çocuk, öldürüldü. Bebekler özürlü ve hastalar
bombalandı. Bu neyin vahşet hırsıdır böyle? Dünya halkları sokaklarda, protestolar büyüyor.
Bu ay ülkemizde, yurttaşları ilgilendiren barınma sorunu ile ilgili ani bir haberle karşılaştık.
Konu, Yapı Denetimi Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı idi. TBMM’de kabul edildi. Yasal yetkiler
tek elde toplanıyor. İstanbullular durumu yakından izliyor. Seçim ve geçim telaşı da var.
Zaten zorlu bir aydayız. Bu denli sorunumuz varken, kara para aklama olayı ve magazini de
gündeme oturdu. Doğrusu pek şaşırmadık. Sınıfsal uçurumun gözle görüldüğü yerlerde
toplumsal çöküşler zemin bulur ve ürer. Bu tip çeteler, uyuşturucu ve mafya oluşumları gibi.
Parasal sorunlar yaşayan bazı boşluktaki gençlerin kısa yoldan para kazanma istemi ve sınıf
değiştirme çabasına, zeminler hazırlanmış yıllarca. Yaşanan çirkin olaylar, toplumun yapısının
ne duruma geldiğini gözler önüne seriyor. Neyse, yazımım sonunu yumuşak geçiş yaparak iyi
bağlamak istiyorum. Yükümüzü hafifletmeye biraz da olsa katkısı olabilir belki. Biraz önce
İrice bir martı, karşımdaki elektrik direği üzerinde dimdik durup çevreye iki bakış attıktan
sonra pervasızca kahkaha atmaya başladı. Acaba o, bizleri biraz olsun rahatlatan güzellikte
olduğunun farkında mı? Balkonlardan evleri gözleyen kargaların dertleri de yurttaşlar gibi
büyük şu ara. Onlar da kışa rağmen ayakta kalabilme çabasında. İşleri, pek de kolay olmasa
gerek. 24 Kasım Öğretmenler gününde onların, yine hak ettiklerine kavuşmasını; 25 Kasım
‘’Kadına şiddete Hayır’’ Protestolarına destek verilmesini, dilerim. Dopdolu ay geçirmişiz yine.
Yaşananları, bir sayfaya sadece özet olarak sığdırabildim.
Özverili Kültür Dostu Güzel İnsan Demir Alp Serezli’yi de yine bu günlerde kaybettik. Bellek
Kadıköy Üyeleri olarak, 1 Kasım’da F.B. İstanbul Yelken Kulübünde kendisini anacağız. Demir
‘’Yaver Ağa Mahalle Örgütlenmesi’’ projesiyle semt sakinlerinin, doğasına ve kültürüne, sahip
çıkma hareketini oluşturmak isteyen bir gönüllüydü. ‘’Kültür Dostları ‘’çalışmaları vardı.
Özlem ve saygımız büyük. Oluşturduğu ‘’Bellek Kadıköy’’ Sitemize katkıda bulunmaya da
onun istemiyle katılmıştım. Her hafta yazıyorum. Destek veren değerli tüm dostlara selam.
Kasım ayı geldi. Yağmur, kar yağdı. Rüzgar çok şiddetliydi. 24.Kasım’da, Öğretmenler günü kutlandı. Kış geldi. Türksen Başer Kafaoğlu’na, teşekkür ediyoruz.