Bellek Kadıköy / Arif Atılgan
Haldun Taner
Gen-Ar tiyatrosundan ayrılan Metin Akpınar, Zeki Alasya ve Ahmet Gülhan ile Devekuşu Kabare’yi kurarlar. Haldun Taner öncüdür. O yıllarda, insanların tepkisizliğine gönderme olarak başını kuma sokmasıyla bilinen devekuşununadını kullanmışlar. Kabare ise toplumun tepkisizliğiyle incedendalga geçen bir tiyatro çeşididir. Mekân, Beyoğlu Sıraselviler’de bir giriş katı. Alt katında Klüp 12 vardır.
Caddeden girince küçük bir kapalı bölümde gişe, yanından içeri girince yine küçük fuaye vesol taraftan kulise, sağ taraftan salona geçiş. Salona girdiğinizde solunuzda sahne ve karşıda seyircilerin bölümü. Özellikle ‘Bölümü’ dedim. Zira alışılmışın dışında idi. Haldun Bey buraya kulüp dekorasyonu yapmıştı. Alçak sehpalar ve koltuklar. Sanırım 120 kişilikti. Oyun seyrederken bilet parasına dâhil olarak bir içecekalabiliyordunuz. Alkollü, alkolsüz… Sigara da içiliyordu.Sahne 20-30 cm kadar yükseklikteydi. Kabare tiyatrosunda seyirciler de oyunun içine sokulur.
Ahmet Gülhan Yeldeğirmeni’ndebizimle aynı sokakta oturuyordu. Onlar Uzunhafız Sokağı’nın alt bölümünde biz üst bölümünde idik. Yalçın Gülhan ve Metin Gülhan kardeşleriydi. Yalçın Gülhan Yeşilçam artistlerindendi. Yaşıtım olan Metin ise oradaki gişede çalışıyordu.
Tiyatronun esas kadrosu Zeki-Metin-Ahmet üçlüsü idi. Eğlencehayatını bilenler bilir. Eğer iş iyi ise yani müşteri çok ise başkaları da sahneye dâhil edilir. Burada ilk dâhil olan Zeki Ağbinin eşi Oya Alasya, daha sonra Kemal Sunal, NevraSerezli, Yalçın Gülhan ve başkaoyuncular… Bir keresinde MetinGülhan’ı anımsıyorum. Futbolcu olarak sahneye çıkıyor, topu sektiriyor ve gidiyordu. Metin aktör değildi. Ama tiyatrodakilerin içinde en müsaitfizikli olduğu için o role O çıkartılırdı. Zaten amatör kümede futbol oynuyordu.
Devekuşu Kabare Tiyatrosu Afişi
Haldun Taner’in deyişiyle ‘Kabare bir taşlama tiyatrosudur. Dalkavuk bir adamkabareci olamaz. Kabareci yürekli olacak, karşı olacak, ama karşı olmak için karşı olmayacak…’ Kabarede halka ayna tutulur. Haldun Beyin tabiriyle ‘Sivilceyi çıban yaparak’ vurgulamalarla insanlara anlatmak istenenler anlatılır. Tabii esprilerle. Biri espriye hazırlar diğeri espriyi patlatır. Yani voleyboldaki pasörün topu kaldırması ve kütörün küt inmesi gibi. Daima güncel olaylar işlendiği için bazen her gün tekst değişebilir. Müzik, şarkı, güne uygun espriler ve arada bir oyuna dâhil edilen seyirciler… Bu sebepten de müthiş keyiflidir veaynı oyun defalarca izlenebilir. İzlenmiştir de…
Tam yılını anımsamıyorum. Bir süre sonra izleyici çok artmıştı. Salon bildiğimiz tiyatro dekoruna sokuldu. Sahne karşı tarafa alındı. Seyircilerin oturma yeri amfi şekline sokuldu. Yine de yetmez olmuştu. Kabare, o yılların insanına iyi gelmişti.
1977… Oyunlara gelenler entelektüel kimlikte olmayabiliyorlardı artık. Kabareizleyicisi değillerdir yani. Haldun Taner ayrılmak istiyordu. Amacını bir mektupla Zeki-Metin ikilisine bildirir. Devekuşu adını kabare tiyatrosuyapmak koşuluyla onlara bırakmak istemektedir.
1978… Devekuşu Kabare’de ayrılık… Zeki-Metin ikilisi ön plana çıkmışlardı. Reklam ve film teklifleri geliyordu. Haldun Taner ve Ahmet Gülhan ekipten ayrılır. Zeki-Metin ikilisi Devekuşu Kabare adıyla devameder. Büyük salonlarda büyük kadrolarla… Ve 1992 de onlar da bırakırlar. Ancak olaya idealizm açısından bakılırsa Haldun Taner ve Ahmet Gülhan değil Zeki-Metin ikilisi DevekuşuKabareden ayrılmışlardır. Bana göre tabii.
1980 yılında Haldun Taner ve Ahmet Gülhan Pangaltı’daki eski Gala Kulüp’ün mekânında Tef Kabare’yi kurarlar. Ahmet Gülhan’dan başka Uğur Yücel, Necati Bilgiç, Cem Özer, Oya Terzi, Haluk Yüce, Alev Akay, Berrin Koper gibi genç oyuncular ve Ahmet Gülhan’ın eşi Gülümser Gülhan oyuncu kadrosunu oluşturuyordu. Hayırdır İnşallah ve Kapılar oyunlarını oynadılar. Ancak 1 yıl dayanabildiler. 1980’li yılların insanları 1967’li yıllardakilere benzemiyordu.
O günlerde evliliğim yılını bile doldurmamıştı. Bir akşam eşimle Tef Kabare’ye gidelim dedik. Hem eski Gala Kulüp’ün yeni durumunu görürdüm hem de Metin Gülhan, Uğur Yücel, Necati Bilgiç gibi eski dostları. Caddede yürüyoruz. Tesadüf buya. Karşıdan Metin’in geldiğini gördüm. Sohbet ettik. Oraya gideceğimizi öğrenince geri döndü. Tiyatroya pasaj koridorunun sonundan iniliyordu. Gişede Gülümser Gülhan oturuyordu. Metin ‘Yenge, Arif arkadaşımdır.’ Dedi. Para almadılar yine. Metin bizi aşağı indirdi ve ‘Bir dakika bekleyin’ dedi. Biraz sonra geldi ve bize yerimizi gösterdi. Ard arda dizilmiş sandalye gruplarının ortadaki koridorunun en önüne iki koltuk koydurmuş. Mahcup oldum. Oturduk. Oyun başladı. Önce Necati sahneden beni gördü. Sonra da Uğur. Uzatmayayım oyun boyunca adeta beni de oyuna soktular Oyun bitince ikisi de yanıma geldiler. Hasret giderdik. Oyunun ve kendilerinin çok başarılı olduklarını söyledim.
1980’lerin ortaları… Pazar günleri arkadaşlarla halı sahada top oynuyor, sonra da Dalyan’da bir çay ocağında oturuyorduk. Bir gün arkadaşlardan biri ‘Bakın Haldun Taner’ dedi. Kaldırımda yalnız yürüyordu. Başında eski kuşakların kullandığı hafif yanasarkık beresiyle… Gözüm dolmuştu. Tipik bir Türk aydını idi. ‘Onlar sayesinde ülke ayakta duruyor’ demiştim içimden. Herkes O’nun hep Mühürdar’da oturduğunu sanır. Evet, orada yazdığı Yalıda Sabah isimli müthiş bir öyküsü de vardır. Ama sonradan Dalyan’a taşınmıştır.
2006 yılında Kadıköy Kent Konseyi kurulmuş, ilk kurucu başkanı Ben olmuştum. Bir gün Haldun Beyin eşi Demet Hanım telefonla aramıştı. Faruk Ayanoğlu Caddesindeki bir binayı tarif ediyor ve buranın Haldun Taner Müzesi yapılması için girişim talep ediyordu. ‘Tabii’ dedim. Sonra da Belediye Başkanlığı’na başvuruda bulunduk. Yıllar sonra, 2018 yılında o bina Haldun Taner Müzesi yapılmış. En çok sevinenlerden olmuştum.
7 Mayıs 1986 tarihinde kaybettiğimiz Haldun Taner burada yazdıklarımın çok ötesinde bir yazar, bir insandır. Ben sadece Devekuşu Kabare Tiyatrosu kesitine ışık tutmaya çalıştım
ARİF ATILGAN 2023 MAYIS
http://atilganblog.blogspot.com/2023/05/haldun-taner-ve-devekusu-kabare.html
Not:
-Haldun Taner, Zeki Alasya,Yalçın Gülhan ve Metin Gülhanbugün aramızda yoklar.Kendilerini rahmetle anıyorum.
-Garip bir tesadüf. Bu yazıyıyazdıktan hemen sonra Ahmet Gülhan’a rastladım.
–1977 yılında ekipteki ayrılıkolayını Sayın Demet Taner’denöğrendim.