Araştırmacı Çevre Yazarı Türksen Başer Kafaoğlu
Merhaba ilk bahar, rengarenk güzel günlerin müjdecisi. Güneş açınca içimizin rahatladığını hissedip mutlu oluyoruz. Budanan ağaçların dalları, taze renkleriyle gelişme isteğinde. Kelebekler özgürlük sevincinde kanat çırpıyor. Modamızın meşhur Kargaları mağrur ve kararlı duruşlarıyla zamana meydan okumakta. Doğa olanca üretkenliğiyle yaza hazırlanıyor. Dünyayı paylaşamayan insanların kavgaları arasında. Alabildiğince uzanan yeşillikler, rengarenk nakışlı çiçekleri kucaklamaya başladı. Kırmızı gelincikler, sarı hardal çiçekleri özgürce yayılmaya başladı. Anlatırken bile rahatlıyorum. Bizlere, sadece armağan edilenlerin kıymetini bilmek düşüyor. Evren vaktiyle de büyük felaketlerle, epeyce değişime uğramış. 250 Milyon Yıl önce dünyada Büyük Ölüm (Permiyan – Triyas) adında, kitlesel ölümler gerçekleşmiş. Canlı türlerinin: denizlerde % 96’sı, karalarda ise, 3/2’si yok olmuş. Geriye kalan canlıların soyundan zamanla türeyenleri, günümüzde hala daha farklı şekillerde görebiliyoruz. Yine son yüzyılda, insanlar dahil olmak üzere, tüm canlı ve cansızlara dokunan iklim krizi yaşanıyor. Bu kez de Kapitalist Sistemin kirliliklerle körüklediği, hızlandırdığı insan odaklı yok edişlerle artık iç içeyiz. Günümüz gezegenindeki iklim değişikliği ve biyolojik türlerin yok edilişi, 2022 Dünya Araştırma Raporlarına göre 100 kat artmış. Bu da yeni kitlesel yok oluşların habercisi demek. İnsanlar: doğadaki verimliliğe o denli alışmış ki, onun yokluğunu ancak canı yanınca ve varlıkları yitirince fark ediyorlar. Son yıllarda baş ucumuzdaki kıtlık ve açlık: bazı gelişmiş dünya gıda tröstlerinin doymak bilmeyen planlarıyla gerçekleştirildi. Hırsları nedeniyle toprağı çöle; atmosferi de zehirli yumağa çevirdiler. Bu çarka ayak uyduran ülkelerin siyasi tercihleri nedeniyle halkların canı epeyce yandı. Üst üste felaketler yaşandı. İklim değişti. Yarım gün soğuk; yarım gün sıcak. Geçtiğimiz haftalarda 9 derecelerin yaşandığı İstanbul’da; bu hafta sonu 20 derece. Isıl şartlar böyle değişken olunca, sağlıklı kalabilme çabası da bizlere düşüyor. Ülkemiz için iyi günler görebilme çırpınışlarımız sürüyor. Yine de her yeni günde, yüreğimizde karanlıkların ardından güneşin, bir gün yeniden doğacağı umudu var. 1Nisan’dan söz etmeden geçemeyeceğim. Bu yıl hiç şaka mesajı almadım. Günlük politik yaşamlardaki şakalara alıştığımızdan mıdır nedir? Ama artık gerçeklerin zamanı. Meşhur Nisan yağmurları da ara sıra çiseliyor. Ve ben, yağmurlu günlerde şemsiyemi her gittiğim yerde bırakıyorum. Kuraklık olmasın da bu duruma çoktan razıyım. Bilindiği gibi, baraj dolulukları henüz istendiği ölçülerde değil. Resmi açıklamalara göre: İstanbul’da 10 Nisan 2023’de yağışlarla barajların doluluk oranı % 41.51 olmuş. Yaz aylarında önlem alınmazsa, küresel ısınmanın getireceği sıcaklık artışına göre, bu miktar yeterli olmayabilir. Sular çekilebilir. Özetle hala susuzluk riski devam ediyor. Şeker bayramı ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramlarımız olan 23 Nisan da bu ay içindeydi. Nerede o eski bayramlar dediğinizi duyar gibiyim. Pahalılık aldı başını gidiyor. Beslenmek her geçen gün zorlaşmakta. Çocuklu ailelerin, işsizlerin, emeklilerin halleri hal değil. Bayramlarda pek çok yurttaş artık bayram mutluluğunu unutmak durumunda kaldı. Olanaklar kısıtlı ya da yok gibi. Yaşayabilmenin maliyeti fazlasıyla yüksek. Çoğu çocuk, hayal ettiği yeni pabucunu arefe gecesi koynuna alıp uyuyamadı. Reklamlarını izlediği çikolata ve pizzaya dokunamadı. Deprem enkazı altında kalan; ailesini yitiren; fırtınadan çadırı üzerine çöken,; gece ayazında çamura bata bata tuvalete yürüyen yavruların, yaşadıklarını unutması pek kolay değil. Onlar için acilen kapsamlı bir proje gerekiyor.
Bu ayki yazımı, Nisan ayı yumuşaklığında yazmak isterdim ama yine olamadı. Seçim öncesi sürecin heyecanı dorukta. Kalplerin dayanıklı olması gerek. Şu kısa sürecin, ülkemiz ve milletimiz için olumlu ve sakin geçmesini diliyoruz.
Türkmen hanım
Şiir gibi yazınızı ilgi ve zevkle okudum.