Araştırmacı Çevre Yazarı Türksen Başer Kafaoğlu
Tarihi süreçte kültürümüzün bir parçası olan bakkallar, mahallelerdeki en güvenilir yardımlaşma ve iletişim merkezi niteliğinde. Özgünlükleri nedeniyle, bazı semtlere, adı verilenler de olmuş. İstanbul Kadıköy’deki ‘Şaşkın bakkal’; İzmir Menemen’deki ‘Kubbeli Bakkal; 1936’da epeyce ilgi gören Halide Edip Adıvar’ın ‘Sinekli Bakkal’ adlı romanı;
Sıkça rastlanan ‘Bizim Bakkal’ tabelaları, toplum tarafından verilen önemin göstergesi.
‘Küçük Güzeldir’in, tipik bir örneği olan bu tür miraslar yok olmamalı ve desteklenmeli. Mahalle bakkallarının, günü gününe ödeme yapamayan çoğu dar gelirli için açtıkları veresiye defterleri, dayanışma içerir. Geçim darlığına düşen mahalle sakinlerinin, borçlarının ertelenebilmesi için kucak açan bakkalla, mahalle sakini arasında oluşan böyle bir insani ve karşılıklı güven ilişkisine: geleneksel bir halden anlama da denebilir. Ülkemizin her yerinde onların önemi yadsınamaz. Kırsalda, elektrik kesilmesine karşı evde bulunan bir lüks lambamız vardı. Yakmadan önce, üzerine takılan ipek gömleği bulabileceğimiz, tek yer vardı. O da Ali Bakkaldı. Ayrıca bu tür küçük esnaflar, semt sakinleriyle ilgili birkaç kuşak öncesinde yaşanan öyküleri, kültürü, binaların eski durumlarını, en eski sahiplerine dek, ayrıntılarıyla bilirler. Anımsıyorum da: çocukken de: üzerinde tombul teyze karikatürü olan kağıda sarılı, çok sevdiğim sütlü karamela, sakızlı tahin helvası, iğne, iplik, tentürdiyot vb. şeyler, sadece köşe başımızdaki bakkal amcada bulunurdu. Dükkan hafta sonu kapalı olduğunda, o çok sevdiğim şekeri bulamama telaşı yaşardım. 2022 Yılında Moda’da sokağımın köşesindeki bakkalıma alışverişe gittiğimde: kendi kendine yetmeye çalışan hatta market yeniliklerine ayak uydurabilmek için çırpınan bu küçük işletmelerin her geçen yıl azalması yönündeki güncel sorunlardan söz ettik. Geçen ay, yakınlarına kurulan marketlerden yana endişeleriyle ilgili konuştuk. Haklı olarak: yıllarca verdikleri emeğin yok olmasından; alışılmış toplumsal sıcak aile-mahalle ilişkisinin bitirilmesinden yana o da, benim gibi kuşkuluydu. Bilindiği gibi, son yıllarda İstanbul’da artık aynı apartmandaki daire sakinleri birbirini tanımıyor. Örneğin bizim komşularımız karanlıkta işlerine gidip karanlıkta yorgun argın eve dönüyorlar. Onlar da ne yapsın, kent yaşamı böyle artık. Korku ve kuşku yaşanan yeni kent yapılanmasında, bu anlamda da bakkalın varlığı çok önemli. Yeri geldiğinde çekinmeden yardım eli uzatan güvenilir dostlarımız onlar. Örneğin bizim bakkal: geçen yıl, komşu teyzelerden birinin evinden bir çığlık duymuş, duman yükseldiğini fark edince: koşup, yalnız yaşayan komşu teyzeyi ve mahalleyi yanmaktan kurtarmış. Önemli bir tehlike de böylece önlemiş. Bir gün de, sokağımızda yürüyordum. Önüme doğru, apartmanların üst katlarından yumurta büyüklüğünde sertçe bir taş atıldı. Tehlikeden kıl payı kurtulmuştum. Önce şaşırıp durakladım. Sonra iki adım ilerdeki bakkalımıza uğrayıp durumu anlattım. Güldü ‘’kargalar balkonlardaki çiçekliklere konan taşları fırlatıyor, daha önce de oldu abla’’ dedi .
O komşuya önlem alması için haber verir misin? lütfen dedim. Gereken yapılmıştı.
İnsanları, bol reklam ve ‘sözde’ indirimleriyle, büyük alışveriş yerlerine yönlendirip, tüketim toplumu yaratmak, kapitalist sistemin dayatmasıdır. Bununla: hem çevre kirliliğinin arttığı gerçeği; hem de aile bütçelerine verilen zarar ortadadır. Son zamanlarda mahalle içlerine de, büyük market şubeleri açılıyor. Böylece bakkalların önüne, açıkça set çekilmek isteniyor. Sadece iki ihtiyaç almak için girilen marketlerin, ‘sözde indirim’ etiketlerine aldanıp; gösterişli vitrinlerden: evde planlananın dışında, ‘’şunu da alalım, bunu da deneyelim’’ derken: günlük harcamanın dışına çıkılıp, gereksiz tüketim yapılmış oluyor. Bu da bir tuzak. Sahip olduğumuz kültürel özgün yapıları, bu sistemin kötü gidişine kurban etmeyelim. Onların, haklı yakınmalarına kulak verip kültürümüzün bir parçası olan; elverdiğince güncel olmaya özen göstermek için çabalayan bakkallarımıza ‘sahip çıkalım’ diye düşünenlerdenim. Ne dersiniz?
Çocukluk yollarımız mahalle bakkalı evlat ne istersin
Param yok şu an
Al evlat parayı sonra verirsin
Sıcacık ifadeler
Gülen suratlar
Şimdi raflarl konuşan makinalara para yatıran marketler
Vahşi kapitalizmin cebimizdeki pençeleri
Çok yerinde bir uyarı,gelenek ve göreneklerimizi koruyalım bunlar bizi biz yapan
güzel eylemlerimiz.
Benim babamın da benim çocukluğumda, evimizin alt katında bakkal dükkanı vardı.Benim çocukluğum babamın dükkanında geçti sayılır.Dükkanda, Tekel maddesi, kırtasiye, tuhafiye, şekerler, baklagiller, makarnalar, vita, sanayağı, kırmızı helva, ibrişim, dantel yumağı, havlu, makara vs. bugünün marketi gibi herşey vardı. Borç defteri vardı. Deftere yazardı. Gelenlere, lokum, gazoz ikram ederdi. Babam çok espritüel ve ileri görüşlüydü. Okulda öğretmen bir şey istediği zaman, biz esnaf çocukları parmak kaldırır, memur çocukları ay başında alabiliriz derlerdi. O zaman küçük esnafın durumu daha iyiydi. Ankara Çankaya’da oturuyorum. Burada da da bakkal vardı. Yakın zamana kadar.