Araştırmacı Çevre Yazarı Türksen Başer Kafaoğlu
(Luthier) uluslararası bir terim. Dünya’da ‘luth’ denen ve Türkçedeki ‘Ud’, telli aletler için kullanılsa da tüm müzik aletlerini içeren yapımcıları kapsıyor. 1644 -1737 Yılları arasında yaşayan İtalyan Luthier Antonio Stradivari’den günümüze dek uzanan bir meslek dalının adı. Stradivari, 1200 Keman üretmiş. Bunların 700’ünün İzmir Buca’da olduğu biliniyor.
Beceri kadar çok iyi bir kulak da gerektiren Luthier Mesleğinin zirvesindeki Sanatçımız
Ceyhun Demir ile yaptığım bir ön araştırma, beni çok şaşırttı. Çanakkale’deki Atölyesinde kendisini ziyaret edip çalışmalarını bizzat görmek istedim. Her tür enstrümanın arasında yaptığımız sohbet çok keyifli ve ilginçti. Çoşkun Demir ‘’Karadeniz’den İstanbul’a; oradan da Çanakkale’ye gelene dek epeyce serüven yaşamış. Rize/Fındıklı’da doğmuş.
9 Yaşlarındayken babasından esinlenerek bağlama çalmaya başlamış. Lise sonrası Rize’de
7 Kişilik bir müzik grubu kurmuş. Belediyenin düzenlediği Müzik Yarışmasında Birinci olunca, üniversite eğitimi görmesi gerektiğini düşünmüş ama dar gelirli oldukları için, çay biçme işlerinde yoğun bir çalışma dönemi olmuş. Adından birikimiyle Samsun’a gitmiş. Burada çok beğendiği Kazım Koyuncu ile tanışmış. Onun yönlendirmesiyle de Kemençe çalmaya başlamış. İstanbul Teknik Üniversitesinin Mızraplı çalgı yapım bölümüne girip, 2008’de birincilikle bitirmiş. Kendini daha geliştirmeye karar vermiş. İyi de etmiş. On parmağında on hünerle düşüncelerini üreticiliğine yansıtmayı başarmış. Neler yapmamış ki. Besteci ve söz yazarlığı da var. Özellikle doğal güzelliklerden etkilenen ‘’sarhoş balıkçı’’ bestesini dinledim, çok nefisti. 2005-2018’de kendilerini ‘’Karadeniz’in İçinden Gelenler ve İçinden Karadeniz Gelenler’ olarak tanımlayan Marsis Ruck Grubu ile 10 Yıl çalışmış. Bu arada epeyce konser verip albümler çıkarmışlar. Doğaya bakış açılarıyla halkın sevgisini kazanmışlar. Örneğin Kadıköy İskele Meydanında Çernobil faciasına; bazı yerlerde HES’lere karşı konserler verip albümler yapmışlar. Ceyhun’un Kadıköy’de bulunan atölyesi sanatçıların uğrak yerleri gibiymiş. İSMEK’te de bir süre çalışmış. Sonunda Çanakkale’de karar kılıp, atölyesini açmış. Burada Özellikle Ruthierlik üzerine amaçları doğrultusunda benzeri olmayan çalgılar yapmış. Ayölyesinde ürettiği: 580 Adet Akustik Karadeniz Kemençesi, 70 Adet Elektronik Kemençe ve pek çok mızraplı ve yaylı çalgılar var. Katı Atıkları geri dönüştürerek kemence gibi pek çok enstrüman üretmiş. Ağaç oyuntuları ve bazı özel malzemelerle, her tür telli müzik aletinin, üretiminden akorduna dek nefis telli çalgılar ortaya çıkarmış. Yenileme ve onarım da yapıyor. Bu uğraşlara, beste ve seslendirmeyi de eklersek tam da bütünsel bir yaratıcılık görülüyor.
Genç yeteneğin doğa koruma mücadelesi ruhuna işlemiş. Nasıl mı? ‘’ Bir ağaç daha eksilmesin’’ düşüncesiyle, atıklardan telli enstrümanlar üretiyor. Gözlerime inanamadım. Aynı zamanda bu yöntem onun Üniversite’de lisans konusuymuş. Ürettiği Akustik bir Kemençeye hayranlıkla baktım. Çalgıdan çıkan sesin testini yaptırdığında duyulan karakteristik özellik, çabasına çaba katmış. Dut, Ardıç, Maun, Kiraz, Erik gibi pek çok ağaçtan, değişik enstrumanlar yapıyormuş. Örneğin kesilmiş ve oduna dönüştürülmüş bir Ladin, onda: bir ölüyü yeniden yaşama kavuşturmak gibi bir duygu yaratıyormuş. Böylece doğayı korumak tek bir ağacın bile kesilmemesini sağlamak üzere yeni icatlar da yapılmalı düşüncesiyle, atıkları geri kazanıp, özgün bir üretim geliştirmiş. Başarılı olup beğenilmesi onu çok mutlu etmiş. Sanatçı, bu tip çalışmaları, diğer telli çalgılarda da deneyeceğim diyor. Yapay Zekadan yararlanmak yerine Özgün çalışmayı seçiyor. Gün gelecek, bizim yapıtlarımız, her şey bilişim teknolojisine dönüştüğü zaman çok daha değerli olacak, düşüncesinde. Değişik müzik gruplarıyla çalışmanın birleştiriciliğini önemsiyor. Doğaya saygılı yaratıcı sanatçılarımızın aldığı destek, sadece toplumun kaybolmayan gücünden kaynaklanıyor, olsa gerek. Böyle değerlerimizin yolu açık olsun.