Araştırmacı Çevre Yazarı Türksen Başer Kafaoğlu
Aramızdan ayrılalı tam 13 Yıl oldu. Bu ölüm yıldönümünde yine sevenlerimizle eskisi gibi yan yanayız. Öncelikle şefkatli, espritüel ve kendine özgü niteliklerinle sık sık anılmaktasın. Yıllarca emeğin nasıl sömürüldüğünü; dünyada ve ülkemizde neler olup bittiğini her yerde cesaretle anlatıp durmuştun. Halkın bir kesiminin, ekonomi üstadı danışmanı ve bilgesi olman çok değerliydi. Bulunduğun ortamları kahkahalara boğan anlatıların unutulur gibi değil. Ama artık o günlerdeki gibi gülemiyoruz Arslan. Son yıllarda değer yargılarımızın çoğu, anlamından kaydırıldı. Her yeni günde, hayal bile edemediğimiz farklı bir yöne doğru sürükleniyoruz.
Bu nedenle istemesek de biraz yakınacağız. Hani o eskiden önemsediğimiz, saygı vicdan acıma duygusu empati dürüstlük gibi insancıl yaklaşımlar vardı ya, zamanla sönümlendi. Dünyada, sermayeden yana diktatör yönetimler ve toplumsal öfke her geçen gün artıyor. Ülkemizde yaşamlarının büyük kısmını çalışarak geçiren saygıdeğer emekliler, tam anlamıyla gözden çıkarıldı. Söylenen o ki: bütçede onlara ve dar gelirlilere verilecek para kalmamış. Alın teriyle çalışıp pirim ödeyenler, şimdilerde beş parasız ve perişan. Yıllar önce kitap imza ve sunumlarında geleceğe yönelik yaptığın uyarılar ve çizdiğin ekonomik tablo, şu son yıllardaki acı gerçekleri tam olarak ortaya koyuyor. Neredeyse kriz olmayan bir kurumsal alan ve kesim kalmadı. Dünya’da olduğu gibi bizde de Kapitalist Sistemin en çürüşmüş halleri yaşanıyor. ‘’Çöken Çökene Modası’’ var. Sanırım çökmeyen ve çökülmeyen bir alan kalmamış. Bu işler öyle dal budak salmış ki ruhumuz bile duymamış. Ne var ki hepsinin de ucu, vergisini ödeyen emekçi ve mağdur yurttaşlara dokunuyor. Değer yargıları, kültür eğitim hukuk iklim vb. her şey çok farklılaştırıldı. Hiçbir şey bıraktığın gibi değil. Yeni yeni olgu değişimleri ve torba yasalar için, hazırlıklar yapılmakta. Bu süreç tarihe, belki de paragözler çağı olarak geçecek. Oysa Bizler hala, toplumsal faydadan yana olan taraftayız. Yani dönüşüme uğramayan; direnci artanlardanız. Düşüncelerimizi ifade ederken, kelime seçimlerinde zorlandığımızı belirtelim. Hatta bazen sözcükler ‘’kifayetsiz’’ kalıyor. Gerçekleri dile getirmenin bedeli epeyce ağır. Düşlediğimiz gelecek bu değildi. İçimiz acıyor. Onurlu insanlar olarak üzüntümüz sonsuz. Abarttığımızı sanma. Sadece göz önünde olup, su yüzüne çıkan ve yaşananlardan söz etmeye çalışıyorum. Daha da neler oluyor? dersen: kara para, uyuşturucu, usulsüzlük, yolsuzluk, şiddet sarmalı, aydınlanamayan cinayetler, emeklilerin son nefeslerine dek sabırla maaş bekleme hayali gibi, yığınla konu var. İnan saymakla bitmez. Gittikçe açılan sınıfsal uçurumun altında bırakılanların durumu ağır. Açlık, yoksulluk, çarpık özelleştirme, enflasyon aldı başını gidiyor. Hani o sıkça konuştuğumuz iktisadın temel kuralları, yasal, anayasal haklar ve eli öpülesi öğretmenlerimizin nitelikleri vardı ya. Artık öyle bir şeyler kalmadı. Bugünlerde tanık olduğumuz yeni yeni hukuk, ekonomi ve istatistik anlayışları tartışılıyor. Direksiyon kitlendi. Eğitim, insan hakları, doğal denge gibi çoğu olgular, tanınamaz halde. Biraz da farklı durumlardan söz edelim. Artık bilişim çağında yaşıyoruz. Yaşadığın son yıllarda, sadece akılsız cep telefonları vardı. Ama şimdilerde bayağı akıllıları var. Özel günlerde kutlamalar, artık onlarla yapılıyor. Seni üzmek istemem ama eskisi gibi ev ziyaretleri ve dost meclisleri yok.
Dış ülkelerle yapılan politik görüşmeler yoğun. Para bulmak ön planda. Doğal kaynaklarımızın ne halde olduğunu anlatamam, destan olur. Neyse, söylenen o ki ‘’ekonomide ve insan haklarında dünya birincisiymişiz’’ ‘’Herkes bizi kıskanıyormuş’’ Bu günlerde yaşıyor olsaydın, ülkesini seven ve mücadele eden bir entelektüel olarak kim bilir neler düşünürdün. İşin özetini aktarmak bile yorucu. Yükümüz ağır. Sevgili dostumuz Aziz Nesin yaşıyor olsaydı, neler yazmazdı ki sohbetlerimiz hiç bitmezdi her halde. Onu da özlüyoruz. Ne olursa olsun, biliriz ki bu düzen böyle gitmeyecek. İşte o zaman sana, güneş gibi ışıldayan gerçek haberlerle sesleneceğim, böyle yakınarak değil. Topluma kattığın değerler için teşekkürler Arslan.
Sevgi ve saygı duyduğumuz Aslan Bey’i özlemle anıyoruz. Huzur içinde uyusun, toprağı bol olsun.
Ah ah içimiz yanıyor giderlerimiz iyi ki bu günleri görmüyor; buz cennetteki cehennemdeyiz bu ülkede ve Ortadoğuda…Allah mekanlarını cennet ruhlarını şad etsin be güzel ne içten ve özetleyici yazmışsın Türksen ablam, sağlıklı, huzurlu, uzun ömürdilerim.
“giderlerimiz”.değil gidenlerımiz
“buz” değil biz
“be güzel” değil ne güzel
olacaktı.
Teknolojonin, telefon klavyenin otomatik seçim azizliği…