Araştırmacı Çevre Yazarı Türksen Başer Kafaoğlu
Yaşamı zorlaştıran iklim değişikliğiyle ilintili özel günler, bu aya toplanmış gibi. 5 Haziran Dünya Çevre Gününde, çığ gibi büyüyen sorunlarla iç içeyiz. Orman yangınları, piknik çöpleri, zehirli ve tehlikeli atıklar, sahil kirlilikleri, maden ayrıştırmaları, santrallar, amaç dışı kullanılan doğal kaynakların tahribi, insanları nefessiz bırakan kent betonları…Yurttaşların doğayı koruması için uzun süreli çaba gerekiyor. Aslında bu, yönetenlerin anayasal görevi. Ne var ki çoğu toplum kesimi, mağdur edilme pahasına da olsa, öz değerlerimizi korumaya çalışıyor. Arada tek tük iyi gelişmeler de olabiliyor ama… Örneğin, Bodrum’daki taş ocağı davasını, yıllarca mücadele veren köylüler kazandı. Üsküdar Validebağ’daki tarihi yeşil alan, yasal olarak kurtarıldı. Derken ardından yine betona dönüştürme çabası ile harekete geçenler oldu. Davası süren Muğla’daki Termik Santral, zehir saçmaya devam ediyor. Akkuyu’daki Nükleer Santral, başlı başına büyük bir tehlike. Gebze’de 100 Köyün kullandığı içme suyu, zehirli kimyasal atıklarla kullanılamaz hale gelmiş. Sanırım, İliç’te önü alınamayan Siyanürle Altın ayrıştırma faciasını izlemeyen yoktur. Yurdun çoğu yeri maden yatakları için delik deşik edilmekte. Orman yangınları başladı. Çanakkale, Muğla, Uşak, Manisa ve İzmir’de hektarlarca orman kül oldu. Evler boşaltıldı. Anız, mangal ve çöplükler konusunda ilgilileri yeniden uyarmış olalım. Önümüzdeki sıcak günlerde önlemlerin acilen artırılması gerek. Diğer taraftan aşırı sıcaklarla ayakta kalmaya çalışan ekosistemler. Isı artışına uyum sağlamaya çalışan insanlar var. Çölleşen topraklar, sınır tanımayan doğal afetler, yaşamları zorlaştırıyor. Yurttaşların sağlıklı yaşam yükü epeyce ağırlaştı. Mega kent İstanbul’un ne alt ne de üst yapısı artık yaşanabilir değil. (ÇMO) İstanbul Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 2024 Yılı Kent Raporunda özetle: ‘’Ekolojik yıkımla mücadelede İstanbul için zaman daralıyor. Nedeni ise kontrolsüz yapılaşma. Daha fazla geç kalmadan kent kirliliğini artıracak tüm projeler iptal edilmeli. Artan plansız yapılaşma, alt yapı eksikliği önemli. 16 Milyonluk mega kent, sadece kendisinin değil çevre illerin de doğal kaynaklarını tüketen bir sorunsala dönüştü. İstanbul’un su havzalarına, tarım, orman ve mera alanlarına zarar verebiliyor. Kirlilik yükünü artıracak, çalışmalardan söz ediyoruz. Bu nedenle, İstanbul’un içme ve kullanma su durumu, atık yönetimi, toprak kirliliği, hava kalitesi, arazi kullanımı, kentleşme baskısı, afete karşı direnç, iklim ve Çevresel Etki Değerlendirme süreçleri tarafımızdan, ayrı ayrı incelendi. Veri çıkarımları, durumu ortaya koyuyor. Bu arada gıda kirliliğinin de had safhada olduğunu belirtmeliyiz’’ demekte. Ne yazık ki Mega kentlilere, 2024 Yılının Dünya Çevre Gününde verilen bilimsel sunum, işte böyle. Yeri gelmişken, aynı bütünsellikte olan 17 Haziran Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Gününün, temelinde de saymakla bitiremediğimiz sorunlar yatıyor. Çöl tozları, 40- 45 Derecenin üstü sıcaklık, kuraklık, susuzluk da yolda. 8 Haziran Dünya Okyanuslar Gününde yine, plastik atıkları yutan tonlarca balina ve yunus balığının, nasıl yok olduğu haberlerini alıyoruz. 16 Haziran Babalar Günü’ydü. Sorumsuz asan kesen değil; yüreği yumuşacık sevgi dolu babaların, bu özel günü kutluyoruz. Kır çiçekleri onlar için olsun. Bayram tatilinin 9 Gün oluşu varsıllar için bulunmaz fırsat oldu. Geçim derdiyle boğuşan dar gelirliler için ise durum çok farklıydı. Ulaşım giderlerinin yüksek oluşu, onları bayram tatilinden mahrum bıraktı. Çoğu aile büyüklerini ziyarete, temiz havalı bir yere gidemedi. Dönüş kazalarında 68 kişi can verdi. 30 Haziran Dünya Sosyal Medya Gününde sistemin, nasıl yozlaştığını görüyoruz. Doğru ve yanlış haberleri ayırt edebilmek bazen zor. Yorumlar muhtelif. Bayramlarda en ucuz ve kısa süreli gönül almalar artık sanal yollarla yürütülüyor. Sosyal medya, doğru kullanılırsa, insanları saniyede buluşturan sanal bir araç. Bu yönüyle yararlı. Siber saldırı, yalan haber olumsuz görseller yönüyle de zararlı. Haziran ayı epeyce yorucuydu. Bizlere sadece, zor durumda olan yurttaşlara kolaylıklar dilemek kalıyor.
Birçok konunun incelendiğı yazınızı zevkle okudum Türksen Hanım, bazen umudumuz kırılıyor gibi olsada mücadelemız hep sürecek, bu mücadelelere önderlik, rehberlik ettiğiniz için sizi kutluyor ve teşekkür ediyorum.