Araştırmacı Çevre Yazarı Türksen Başer Kafaoğlu
Son yıllarda İstanbul’da yaşayanları, gürültü kirliliği ve kuralsızlıklar yoruyor.
Özellikle yollarda yürürken hemen yanımızdan kıvrılıp geçen gürültülü araçlardan yıldık. İnşaatlardan gelen yıkım, yapım seslerine; sonuna dek açılmış kulak yırtan müziklere dur diyemiyoruz. Sadece dış alanlarda değil, yaşamak için sığındığımız evlerde de sessizliğe kavuşup sakin kalamadığımız oluyor. Yanı başımızdaki komşulardan yükselen matkap, resmi araçlardan çıkan siren sesleri, odalarımızın tam ortasındaymış gibi.
Neden normal bir sohbet sırasında, kulakları sağlam olan insanlar yüksek tonda konuşur? Neden kutlamalarda havai fişekler patlatılıp, havaya silahlar sıkılırken, kulaklar tıkanır.
Neden arabalardan yükselen aşırı müzik, kulakları ve beyni delip geçen bir gürültüye dönüştürülür? Tüm bu durumlar, uygar dünya insanlarına hiç yaraşmıyor. Sanırım, ayrıca diğer canlılara karşı da dünyalılar olarak, sınır ölçümüzü bilmeliyiz. Özellikle mega kentlerde nüfus yoğunluğu arttıkça, yaşam hakları da daralıyor. Bazıları, toplu taşıma araçlarında ve yollarda cep telefonlarıyla sanki, gürültüye katkı programı sunuyor. Yüksek perdeden özel konuşmalar yapılıyorlar. Özellikle de yolculuklarda, birilerinin saatlerce süren hayat hikayelerine, diğer yolcular da tanık oluyorlar. Hızla çoğalan böylesi vurdum duymazlıkları anlamakta zorlanıyoruz.
Normal işitme 10-2dB (Desibel). Bunun üstündeki sesler gürültü kapsamındadır. Saydığımız gürültü örnekleri hem işitme kayıplarına hem de nörolojik hastalıklara yol açabiliyor.
Dünyada gürültü kirliliği ile ilgili epeyce çalışma var. Konuyla ilgili Tıp Uzmanlarının Ajans Press Indy’e yaptıkları açıklamaya göre: Ülkeler arasındaki gürültü ölçümleri sıralamasında en kirli 11 Ülke kenti arasında, İstanbul da yer alıyor.
Teknolojik gelişme sürecinde: Telgraf, manyetolu telefon, çevirmeli telefon, telsiz gibi araçlarla iletişim sağlanıyordu. Artık akıllı ve görüntülü cep telefonu lüksüne sahibiz. İyi de bu son teknoloji olan cep telefonlarını kullanımı, bilinçlendirme ve uygarlık düzeyinde rayına oturdu mu? Bana göre, hayır. Toplu yaşam alanlarında başkalarının sessiz kalma hakkına saygısızlık aldı başını gidiyor. Eski İstanbullular, toplum içinde yüksek sesle konuşulmasını, görgüsüzlük olarak nitelendirirdi. Artık bu durum, günümüzde geçerliliğini yitirmiş görünüyor.
Hatırlarsınız, bir aralar, İstanbul sokaklarında hoparlörlü araçlarla tüpgaz satışı olurdu. Sesleri birbirine karışır, yer gök inlerdi. Gürültü kirliliği arabalarıydı bunlar. 1992 Yılında S.O.S Çevre Gönüllüleri Yürütme Kurulu Üyesi Yazar Yunus Er ’’Gürültü Kirliliğine Hayır’’ projesi düzenleyip uygulanmasını sağlamıştı. Yasal ve tepkisel olan bu etkinlik, hemen karşılık buldu.
Çoğu kez, kentin uğultulu ve yorucu seslerinden bir an önce uzaklaşmak isteriz. Evimize koşup sakinleşme gereği duyarız. Danimarkalı Filozof Kierkegaardashian‘ın sessizlikle ilgili şu sözleri geliyor hep aklıma.
‘’Evine sessizliği sokmayı unutursan, en önemli şeyi eksik bırakmışsın demektir.
Sessizlik belli değildir. Ayırt edici tek özelliği, konuşmanın olmayışıdır. Sessizlik güzel bir odada hoş bir ışık, mütevazi bir oturma odasında dostanelik gibidir. Sessizlik insanın kendi hakkında konuştuğu bir şey değildir. Ama onunladır. Ve iyilik sever gücünü kullanır. Sessizlik ön plana çıkartılmayan. Bir ton gibidir. Müzikteki o temel ton. Buna temel ton denmesinin nedeni ise en altta, bu tonun var olmasıdır. Bir eve sokulmuş sessizlik ebediyetin, evi yuvaya çevirmenin sanatıdır’’ diyordu yazar. Sorunlarla yüzyılın üst üste gelen en krizli günlerini yaşıyoruz. Artık toplumumuz, sessizliğe hasret. Sessiz ve kendisiyle baş başa kalma hakkı bile yok. Yerinde susmak ve konuşmak, gerektiğinde yüksek tonla konuşmak ve krizli hallerde kimseyi rahatsız etmeden boşluğa haykırabilmek ile ilgili özgün haller unutuldu. Bu hakları kullanılır kılmak biraz da yurttaşlar olarak elimizde. Asıl çare, teknolojiye göre, yeniden toplumsal uyarlama.
İstanbul’da, nüfusun çokluğu nedeni ile herhalde, gürültü kirliliğinden dolayı yaşam zorlaşdı. 1992 yılında SOS Olarak gürültü kirliliği ile ilgili proje hazırlanmışdı. Asıl çare, teknolejiye göre toplumsal uyarlama.