Araştırmacı Çevre Yazarı Türksen Başer Kafaoğlu
Kırsalımızda bayram günlerini komşularımızla birlikte kutlarız. 45 Yıldan bu yana geleneksel olarak ortak alanda toplanılır. Aramızdan birinin çaldığı bekçi düdüğünün sesini duyanlar, sandalyesini şekerini tatlısını alıp, özel giysileriyle gelirler. Kucaklaşıp hatır sorulur. Gençler tek tek dolaşıp ikram yaparlar. Bu ay da yine böyle bir bayramlaşma da yerlerimizi aldık. Her yılı bir öncekinden farklı kılan görünümlerde, kuşaklar arasındaki değişimler dikkat çekiyordu.
Bazı dostlarımızı kaybetmenin hüznünü yaşarken; bebeklerin çocuk; çocukların ergen; gençlerin de çoluk çocuğa karışmış hali, heyecan vericiydi. İlginç olan da yıllar önce yani gençliğinde buraya yerleşen yaş almışların, birer filim şeridi gibi anılara sahip olması. Resmin bütününe bakıldığında, birçok soru geliyor akla. İlk zamanlar buralar nasıldı? Kimler geldi? Kimler gitti? Neler yaşandı bunca yıl? Eski dostların Öykülerini buluşturduğu, kuşakların bir araya geldiği bu kutlamayı çok anlamlı buluyorum. Keşke insanların birbirine yabancılaştığı kentlerde de mahalle komşularıyla bu tür buluşmalar yapılabilse. Biraz da sizlere kır yaşamından söz edeyim. Yan tarafımızdaki bahçede üzeri badem dolu bir ağaç var. Onu, sık sık ziyarete gelen sincaplara armağan ettim. Kafaları büyüklüğündeki meyveleri ağızlarında taşırken yüzlerindeki ifade görmeye değer doğrusu. Duman renkli bir de yaban kedisi var. Bana alıştı. Düzenlediğim bahçe masasının üstünde tüm gününü uyuyarak geçiriyor. Oradaki meşe palamutlarına bayılan sincaplar, Duman’ı gördüklerinde, sinirlenip metalik bir çığırtkanlıkla uykusunu bölüyorlar. O da büyük bir olgunlukla kafasını çevirip onlara ‘’Beni niye rahatsız ediyorsunuz’’ der gibi bakıyor. Ayın simgesi Ağustos böcekleri. Bu yıl Haziran’da iş başındaydılar. Ağaç tepelerinden yükselen kanat sesleri ve güç birliği içinde doğayı ele geçirmiş gibiydiler, bu ay da hareketlilikleri sürüyor. Evin öbür tarafımızdaki tarlaya hayvan yemi dikilmişti. Büyüyüp sarardıktan sonra biçtiler. Balyalar oluşturdular. Taze kesilmiş otların çok farklı görünüş ve nefis bir kokusu var. Onlara gofret diyorum. Kışın hayvan yemi olarak kullanılacak. Artık buralarda, yumurta süt gibi doğal ürünler yok gibi. Eskisi gibi evlerin bahçelerindeki tandırlarda ekmek pişirilmiyor. Köylü de bu gibi besin maddelerini bakkaldan ya da marketten alıyor. Evet doğru duydunuz. Bazıları kendilerine yetecek kadar sebze üretiyorsa da beldedeki AVM’lerden alışverişe alışmış. Pazarlar tatsız ve pahalı. Yöresel zeytin ağaçları üzerinde de ürün çok az. Zeytin ve zeytin yağının, önümüzdeki günlerde daha da pahalılaşacağı söyleniyor. Köydeki tarlalar, emlakçıların elinde. Yüksek binalar sıralanmaya başladı. Kentlerdeki abuk sabuk, insanları nefessiz bırakan binalardan neden kaçtığımızı anlatmak öylesine zor ki. İşin özü, kırsallarda da durumlar iyi değil. Şimdilik biraz olsun doğal yaşamın kırıntılarını yaşıyoruz.
Gelelim daha sıcak günlere. ABD Bilim İnsanları ‘’Artık küresel ısınma çığırından çıktı’’ demiş. Çok doğru. Temmuzun 15’si, sıcaklar 33’lerin üstünde. İstanbul’da baraj sularının geçen aya göre yarıya düştüğü bildirildi. Kuraklık riski arttı. Bartın’ı seller bastı. Acaba neden? Sahiller gibi ormanların içi de çöplük oldu. Tabelalar da asıldı ama gelenler ne yazık ki hala bilinçli değil. Yasaklara uyan yok gibi. Mücavir alanlarda yangın denetimi yok. Daha önceki yıl bir ara jandarma girişlerde sıkı kontrol yapmıştı. Ateş yakma çöp bırakma azalmıştı. Bu yıl da aşırı sıcaklar çöpler izmaritler cam kırıkları, rüzgarın da etkisiyle orman yangınlarını tetikleyebilir. İzmir’de, Çanakkale’de Güneyde bu ay içinde yükselen alevler yine korkuttu. Gelenlerin yoğun olduğu mücavir alanlar için acilen sıkı önlem alınmalı. O denli değerli bir doğaya sahibiz ki, korumak için ne gerekiyorsa yapmalı.
1 Temmuz Kabotaj Bayramıydı. Ülkelerin, kendi kara suları ve limanları üzerindeki her türlü işletme ve hizmetlerini kontrol altında tutma hakkımızla ilgili. Bağımsızlığımız açısından anlamı büyük. Her yıl kutlamalar yapılıyor. Eh bu aylık da bu kadar, sayfam bitti.
Evet eski bayramlarda, bayram hazırlıkları yapılır. Çeşitli tatlılar hazırlanır.Misafirlere ikram edilirdi. Piknik alanları, temiz bırakılmıyor. Zeytin ağaçları kesiliyor, siteler yapılıyor.I. derece sit alanlarına bile sit alanı şerhi kaldırılmadan binalar yapılıyor. Can sıkıcı şeyler oluyor. Maalesef.