Araştırmacı Çevre Yazarı Türksen Başer Kafaoğlu
17 Haziran Dünya Su Günüydü. Ne anlama geldiği düşünüldüğünde, o eski güldür güldür akan tertemiz suları anımsayıp, bu günlere nasıl geldiğimizi sorgulama gereği duyuyoruz. Su hakkı eşit ve ücretsiz olmalı. Ticarileşmemeli. Bilindiği gibi su yoksa hayat da yoktur. 2000’li Yıllarda uluslararası su toplantısına ülkemiz ev sahipliği yapmıştı. Merak ya bu, bir yolunu bulup toplantıya katıldığımda, göz kamaştırıcı görsellerle su zengini bir ülke olduğumuz, anlatılmaya çalışılıyordu. Oysa biz çevreciler öyle düşünmüyorduk. Son yıllarda bu yönde neler oluyor diye araştırdığımda farklı bilgilere ulaştım. Evet iklim değişikliğinin etkisi ve hızı yaşam koşullarımızı zorluyor bu açık. Ama, su yönetimi araştırma verileri de, sinyal veriyor. O halde, tarım da iyileştirmeye yönelik neler yapılıyor? Yakın gelecekteki riskler için alınan temel önlemler neler? Kulllanıcılar nelere dikkat etmeli? Çok geç olmadan bu sorular üzerinde üzerinde düşünmeli ve acilen gereği yapılmalı. NASA’nın Ocak Ayında yaptığı paylaşımda: Türkiye’nin 41İlinin kuraklık tehdidi altında kalacağı açıklandı. Topraklarımızın yüzde 13’nün yüksek, % 52’sinin orta çölleşme riski altında olduğu bilgisi var. Dr.Akgün İlhan’a göre de son 60 Yılda kişi başına düşen su miktarının , 3/1 Oranında azaldığı belirtiliyor. İklim değişikliğinin etkisiyle şiddetlenerek çölleşme riski taşıyan alanların artacağı; bunun tarım ürünlerini etkileceği açıklanmakta. Tabi söz konusu olumsuz tablonun sofralarımıza ve ekonomimize yansıyacağı da kaçınılmaz bir gerçek. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Doğanay Tolunay, üretkenliğini kaybeden arazilerin, ekolojik bozulma sürecine girdiği mesajını veriyor. Neden mi? Kentleşme, sanayileşme, maden yatakları açma, ormanlık alanları yok etme, tarımda bilinçsiz pestisit, zirai ilaç,hormon, gübre kullanımı. toprağın amaç dışı kullanımı da: erozyon, çölleşme, susuzluk ve açlığa yol açıyor. Böylece doğal verimli alanlar ayağımızın altından kayıp gidiyor. Boğaziçi Üniversitesinden bir Su Yönetimi Uzmanı da, vahşi sulama yöntemiyle yer altı sularının azaldığını; aynı zamanda toprağın su seviyesinin yükselerek tuzlandığını; bunun da yine toprağı çölleştirdiğini ve suyu bol olan yerlerin bu yöndeki riskinin daha da yüksek olduğunu belirtiyor. Ayrıca, gıda üretiminin de olumsuz etkilendiğini, BM Gıda ve Tarım Örgütü FAO, şöyle açıklıyor “Geçen yılın aynı dönem fiyatlarına kıyasla bu yıl, gıda fiyatlarında % 40’la, son11 Yılın en yüksek artışı yaşanmıştır”
Dünya ülkelerinin en büyük korkusu, susuzlukla ile ilgili olarak gelecekte ne yapılacağı, Bunun için hangi ülke su zengini, hangisi su fakiri, araştırmaları yıllar öncesinden yapıldı ve veriler toplandı. İleride su savaşlarıyla egemen olmak isteyen emperyal güçlerin tuzağına düşmeden önce, yani iş işten geçmeden su yönetiminin ülkemizde de ayrı bir önem taşıdığını bilmeliyiz. Yaşam ve beslenme kaynakları, hem bilinçli kullanmalı hem de korumalıdır ki, yakın bir gelecekte susuz ve aç kalmayalım. İSK’nin 2023 Haziran ayında de açıkladığı performans raporuna göre: İstanbul barajlarındaki su doluluk oranı ortalaması: % 48.78.
10 Barajdan Ömerli ve Darlık barajları %50’nin üzerinde. Diğerleri düşük seviyede. Örneğin: Alibey %24.82; Sazlıdere %33.86 seviyelerinde idi. Temmuz ortalarında bu seviyenin epeyce indiği bildiriliyor. Durum önümüzdeki sıcak aylarda daha da azalma yönünde olabilir. 15 Temmuzda İski İstanbul’daki su tüketiminin 3.550.435 Metreküpe ulaştığını bildirdi. Kuraklık, su taşkınları ve açlık ile zor günler yaşanabilir. Bu nedenle acilen su tasarrufu yoluna gidilmeli. Gereken önlemler alınmalı.
17.haziran dünya su günüydü.Barajlarda su seviyesi çok düşük. Topraklarımızın çölleşme riski var. Üretkeniğini kaybeden topraklaımız ekolojik bozulma riskine giriyor. Topraklarımızın kıymetini bilelim. Topraklarımızı amaç dışı kullanmayalım.