Araştırmacı Çevre Yazarı Türksen Başer Kafaoğlu
Bizlere göre, gönüllü kuruluşlar: üyeleriyle, amaç ve ilkeleri doğrultusunda, ‘gönüllük etiğine’’ uyarak bireysel çıkar gözetmeden toplumsal hizmet sunmalı. Ülkeyi yönetenlerle, mesafeli bir ilişki içinde olmalı. Kuruluş temsilcileri, üyelerini: bilinç yükseltme, aktivite, proje üretme gibi ortak tartışmalı toplantılara yönlendirmeli. Desteklemeli. Gönüllü yurttaşlar: cesaretli, özverili nitelikleriyle demokratik, bilimsel ve doğru bildikleri yoldan geri çekilip sinmemeli. Ülke yöneticileri, yanlış yaptığında: yasal haklarını kullanaarak uyarabilmeli. Ayrımcılığa yer vermeyen siyasetler üstü bir yol izlenmeli. Bilişimden, üyelerin yararlanabilmesi için: hızlı haberleşme öğretileri yapılmalı.
Yurttaş: bir kuruluşun ‘gölge’ üyesi olmayıp, aktif görev almalı. Kollektif paylaşımlar ve tabana bilgi yayma, özel bir çaba gerektirir. Ayrıca Üyeler, çağrı bekleyip, misafir gibi toplantılara katılmak yerine; mutlaka çalışmaların bir ucundan tutmalı. Bazılarının sandığı gibi bu kutsal görev, keyfi ve cidiyetsiz olmaya gelmez. Kuruluşları: basamak olarak düşünmemeli. Tabi, sorumluluk duygusu çok önemli. Kişilerin, işe yaradıklarını fark etmesi: bireysel özgüven de yaratır ve çok keyifli olur. Haftada bir toplantı yapmak ve sadece genel kurul düzenlemek, kuruluşun varlığı için yeterli sayılmamalı. Yenilikçi, üretken ve yaratıcı olmanın tam zamanı. Geleceği görebilen diğer gönüllü kuruluş ve demokratik kitle örgütleriyle güçbirliği, kazanımı sağlar. Ülkemizde tüzel kişiliğe sahip pek çok farklı görüşlü dernek, vakıf, kooperatif vb.var. Tabeladan öte gitmeyen; amaç dışı hareket eden bir sivil toplum kuruluşuna katılmak, yarar yerine zarar verir. Bu nedenle, üye olmadan önce iyice araştırmak gerekir.
Batı ülkelerindenki gibi, ülkemizde de bazı gönüllü kuruluşlar: hükümetler tarafından hizmet kuruluşu gibi kullanılırlar. Bunlar: şirket niteliğinde
(III. Sektör katagorisindeki STK’lar) olup, yaklaşık her yönetimle kopmaz bağlar içindedirler. ’Sözde projeleri için’ çok rahat fon, ödül ve bağışlar alırlar. Özetle: gönüllük adı altında ticari ilişkiler içindedirler. Onlar: yönetimlere, menfaat ilişkileri nedeniyle itaat ederler. Amaçlarına ters düşen bir sorun olduğunda asla seslerini yükseltemezler. Televizyon reklamları verecek kadar da maddi güçte ve ünvandadırlar.
Gerçek yurttaşlık hareketleri: tabandan yükselen sesler bütünlüğü ile oluşur. Burada, çıkarlar değil; İlke ve amaçlara bağlılık önemlidir. Anayasal ve yasal haklar içinde var olurlar. Toplumsal fayda için çalışırlar. Bilim insanları, öğrenciler, sanatçılar, meslek sahipleri, yoksullar, işsizler, kadınlar, emekçiler, çevreciler ve yörelerine sahip çıkanlar: demokratik güçbirliği yapmalı. Yurttaşlar, güçlü bir ortaklıkla daha büyük ses getirebilirler. Gönülden yol alıp, tabandan yeşerirler. Sorunları, yalansız bir dil ile öne çıkarabilen yapılardır bunlar. Yaşam haklarını, ekosistemi, kazanımları, kültürel mirasları, hiç bir çıkar gütmeden koruyan gönüllüler: tarihi süreçte saygıyla anılırlar. Artık ‘’birileri yapsın’’ alkışlayalım, dönemi aşılmalı. Güvenli eller, taşın alltına konmalı. Her yurttaşın, ileride yanlızlaşmaması için, mutlaka doğru bulduğu bir gönüllü kuruluşta çalışması önemli. Yaşanan korkunç depremde çalışan gönüllülerin ve gençlerin özverileri, akıllardan çıkmıyor. Bu yürekli yavruların, gönülden paylaşımları dikkat çekiciydi. Çocuklarımıza, gönüllü istemlerine uygun alanlar açılmalı. Her dönemde demokratik ve Anayasal Haklarımız için:‘’Ya hep beraber; ya hiç birimiz’’ demekten vaz geçmemeli.