Türksen Başer Kafaoğlu
Seçim sürecinde çevre ile ilgili ne söyleniyor diye, kulak kabartıp duruyorum. Bu arada, 40 Yıl önceki arşivlerimizden bazıları gözüme ilişti. Onlara bakınca ilgililerin de bulunduğu toplantılarda sorunların tek tek tartışıldığı eski süreçleri anımsadım. O yıllarda yeni atanmış çoğu bürokrat ve yeni seçilmiş siyasetciler de çok yalnışlar yaparlardı. Yine de yıllarını bu işlere adamış donanımlı çevrecilerin bilgilerinden yararlanıp, görüşlerini dikkate alırlardı. Sorunlar yurttaş grupları tarafından izlenir, ilgililer uyarılırdı. Son süreçte bu kapılar, aydın ve biriikimli sivil toplumlara kapandı. Anayasadaki bilgi edinme ve çevre yasasındaki STK’ların toplantı katılım hakkı yok sayıldı. Bu nedenle son yıllarda sayısız denebilecek çevre sorunuyla ilgili doğru bilgiye ulaşmakta zorlanıldı.
S.O.S Çevre Gönüllüleri 1993’de bir basın açıklaması yapmıştı. Gazete arşivinden o da gözüme ilişti. Umut edilen yeni demokratik ortamda da geçerli olabileceği düşüncesiyle, paylaşmalıyım diye düşündüm:
- Hükümetler değişse de partiler üstü çevre politikalarının süreklilği esas olmalı.
- 2. Çevre Bakanlığı: diğer bakanlıklarla koordineli olarak, çevre konularını uzmanlaşmış bir kadro ile ve doğal yaşam temelinde ele alıp görüşmeli.
- Çevre Yasası: bilim insanları, meslek odaları, üniversiteler ve deneyimli çevre kuruluşu temsilcilerinin katılımlarıyla yeniden düzenlenmeli.
- Yasadaki madde ve yönetmeliklerin uygulanabilirliği izlenip: en az altı ayda bir gözden geçirilmeli ve ortak toplantılarda tüm görüşler dikkate alınmalı.
- Yasa ve yönetmeliklerle: yuttaşların çevrelerine sahip çıkması teşvik edilmeli .
- 6. Yeni düzenlemede: araç, gereç, yönetmelik, doğru bilgi, envanter, labaratuvar, çalışmaları, projeler, deneyimler ve uluslararası anlaşmalar, yeniden gözden geçirilip dikkate alınmalı.
- Hükümetlerin: çevre sağlığı, erken önlem, geri kazanım çalışmaları, bakanlık tarafından, güncel ve şeffaf biçimde yurttaşlara duyurulmalı.
Verilen örnekleme: nostaljik bir çalışma sayfasından ibaret. Son yıllarda çevre sorunları hızla büyüyor, ama önü alınamıyor. Çevre olgusu: ülkemizde ilk kez 1980’lerde Çevre Müsteşarlığı kurumsallığında gündeme gelmişti. Kısa bir süre sonra adı, Çevre Bakanlığı oldu. 1984’de 2872 Sayılı Çevre Yasası yürürlüğe girdi. Daha sonra sık sık madde ve yönetmelikler değiştirildi. Çevre Bakanlığı sırasıyla: Çevre ve Orman; Çevre ve Şehircilik; Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı oldu. İsminden de anlaşıldığı gibi artık bu son bakanlık yetkilisi: hem çevre sorunlarından; hem de betonlaşma izni vermekten sorumlu. Asla bir arada olmaması gereken iki farklı olgu yetkisinin, tek bir bakanlıkta toplanması manidar. Ayrıca, Yasadaki doğal kaynakların korunması adına oluşturulan Çevre Etki Değerlendirme Yönetmeliğinin de çoğu yerde işlevsiz kaldığını gözlemliyoruz. Yürütmeyi durdurma kararlarına karşın, çalışmaların devam ettiğine tanık olunmakta. Örneğin: Sit alanları da ranta açıldı: TMMOB 2021’de, bu yasa değişikliğine itiraz etmiş, yürütmeyi durdurma kararı alınmıştı.
Ne yazık ki, artık değişken yasal süreçte, çoğu toplumsal sorun giderilemiyor. Maden çıkarma, turizm, ormanlık alan talanı, izinleri verildi. Sahiller dahil, doğal ve tarihi sit alanları yok edicilere teslim edildi. Büyük felaket ve risklerin tam da ortasına doğru geçiş başladı. BU DURUMDA: Çevre Ekonomisi ve Havza Yönetimi temelinde, yepyeni, adaletli bir Çevre Yasası düzenlenmesi de farz oldu. Ayrıca Nükleer santralların akıl almaz risk ve atıkları da, önümüzdeki süreçte ivedilikle tartışılması gereken önemli bir konu.
Benzer bir fikri sayın Kılıçtaroğlu milli eğitim bakanlığı için de düşünmüş,bazı bakanlıklar siyaset üzeri olmalı gerçekten
Kurulacak yeni Parlemante bu değerli önerilerinizi dikkate alır ve bu ucube sistem
düzeltilir.Kaleminize sağlık.
Saygı ve sevgilerimşe
Bu acı durum ancak sebep olanların gitmesiyle düzelir.Yasa tanımayan doğanın kıymetini bilmeyen cahil cuhaladan ne beklenir.Sivil toplum kuruluşlarının yaptırım gücünden rahatsız oluyorlar.Bu nedenle onlara kapıları nı kapattılar.Yani onlar giderse çevrede nefes alacaktır.Türksen ablacığım.
Evet Çevre Bakanlığı Çevre ve Şehircilik bakanlığı oldu. Bizim Tapu Kadastro’yu da bu bakanlığa bağladılar. Orman, Sit alanı, sahiller hep imara açıldı. Yasa falan kalmadı. Betonlaşmalar, doğayı da bozdu.
Eski yıllarda da yanlışlar yapılıyordu tabii ki. Yanlız şimdiki kadar değildi. Şimdi Hak, Hukuk, Adalet hiçirşey kalmadı.