Araştırmacı Çevre Yazarı Türksen Başer Kafaoğlu
80’li Yıllarda iş yerimizde elektrikli ve ekranlı daktilodan sonra Commodore 64 bilgisayarı ile tanışmıştık. Küçük ekranlı derinlikli akıllı gri bir kutuydu. Kullanım bilgisini kendi kendimize çözmeye çalıştık. Komutlarla, iş yeriyle ilgili yazılım denemelerimiz oldu. Kısa bir süre sonra paket programlara ve çok işlevli bilgisayarlara ulaşıldı. Sadece iş yerlerinde değil, toplumun her kesiminde tablet, cep telefonu ve bilgisayar yaygınlaşmış oldu. Dijital teknoloji yaşamların bir parçası haline geldi. Açıkça söylemeliyim ki ben de bu gelişkin akıllı sanal dünyanın bir parçası oluverdim. Bilişim teknoloji gelişimi, son yıllarda çok hızlı yükseliş gösterdi. Robot çalışmaları, kendi algoritmaları içinde ‘şimdilik’ sınırlı da olsa, işlevsel hale getirildi. Çoğu ev ve iş yerindeki robotik aletler için bir kumandaya basmak yetiyor. Geliştirilen tasarımlar, yaklaşık son 60 Yıl içinde konforlu bir yaşam sağladı. Acaba, insanın yaptığı her bir işlevin verileriyle donatılan robotların, olumsuz; baş edilemeyecek sonuçları da olabilir mi? Bu üst teknoloji, kontrolden çıkıp ilerde, insanlık üzerine çevrilebilen bir silah mı olacak? soruları dünya gündeminde. İnsan: daha geniş düşünebilir beyin gücü yaratıcılığı ve fizyolojisiyle sınırsız iş yapma yeteneğine sahip bir canlı. Hatta yüksek İnsan zekasının tabiatla ilişkilendiği de bir gerçek. Ne var ki son yüz yılda ‘teknolojik ve toplumsal değişim hızının etkisiyle, insan belleğindeki çeşitleme, gereken yükü taşıyamıyor.’’ O halde: insanlar veri yükleyecekler; Yapay zeka, insanların bile yapamayacağı işlevselliği yapabilecek’ denmekte. Önemli olan asıl mesele, yapay zeka teknolojisinin de uluslararası büyük şirketlerin tekelinde yoğunlaşmış olması. Denetlenemeyen bu yükselişe, gerektiğinde kim dur diyecek? Bu durum, tartışılmalı deniyor ilgili çoğu bilim insanlarınca. Dünyadaki ilk bilgisayar kurucusu Bilim İnsanı Alan Turing, 1997’de Deep Blue isimli bilgisayarla, satranç tahtasındaki parçaları belirleyip hamle tahminleri yapabiliyor ve Dünya Satranç Şampiyonu Garry Kasparov’u yeniyordu. İşte buradan yola çıkılmış. Tabi bu günkü hamleler çok daha farklı ve gelişkin. Biyolojik yapıdaki insanla ilgili çalışılıyor. Yapay zeka kodları, bilindiği gibi, insanlar tarafından çiziliyor. Kuantum bilgisayarlarıyla gelecekte, kendi davranışlarını belirleyen yapay zeka sistemlerinin de olabileceğinden söz ediliyor. Günümüzde: siber güvenlik, sanayi, dil çevirileri, öneri sistemleri, navigasyon, sosyal güvenlik, sağlık hizmetleri, e-ticaret, e-devlet ve parasal işlemlerde olduğu gibi daha pek çok alanda etkin. Büyük ölçekli verileri, akıllı algoritma ve yineleme işlemleriyle birleştirip çalışmalar yapılıyor. Tabi bu hızlı ve zincirleme gelişmeler için epeyce olumlu ve olumsuz görüş ve tartışmalar da var. Prof.Dr.Sinan Canan ‘’Yapay zeka, insanları daha manipülatif hale getirir. Şimdi bile, sosyal medyada bazı şeyler gerçek mi; taklit mi bilemiyoruz? Sahte ilişki, yalnızlık, bağımlılık, psikolojik problemli ve yönlendirici etkiler, zihinsel bağışıklık gibi sorunlar var’’ diyor. Ve: ‘’Komut verirken, komut alıyoruz. Hayatımız kuşatılıyor’’ diye de ekliyor. Tabi bu arada: yapay yaratıcılıkla, sınırsız ve gerçek yaratıcılık arasındaki fark nedir? Duygu ve mantık mı; yoksa sadece mantık mı, devrede olmalı? Yapay zeka teknolojisi sınır tanımaz duruma gelince, dünyada bu durum insanlık ve doğal denge için tehlikeli bir hal alır mı? kuşkusu, sanırım daha yıllarca konuşulacak. Acaba insanın ön şifre ve komutlarını verip ortaya koyduğu kurgulu yapay teknoloji, ilerde insanlığı yok edecek gücünü de kullanacak düzeyde olacak mı? Durdurulamayan kontrolsüz, sınırsız bu güç, merak konusu. Meghan O’Gıebly’nIn ‘’Teknoloji, Metafor ve Anlam’’ arayışını konu alan kitabında, yapay zeka çağında, insan olmanın niteliklerine dair çarpıcı ve derin sorgulama var. Descartes’in zihin ve fiziksel dünyayı birbirinden ayıran felsefesinden bu yana: teknolojiyle değişen toplumsal yapı refaha kavuşurken; bilişim ve yapay zeka da hız kazandı. İdrak ve kontrolümüz dışında tüm canlı ve cansız varlıklar, modern çağın önü alınamaz çılgınlığıyla
kaybolmamalı. İnsanlık kendi yarattığı silahlarla kendini yok ettirmemeli, demeden edemiyoruz.
Kaleminize sağlık sevgili hocam.. Yine harika bir yazı olmuş.. 👏🏻☺️