Ümran TOPÇU
…Kent insanların bir araya geldiği bir karşılaşma yeri
ve insanları sarmalayarak yakınlaştıran bir mikrokosmosdur… [1]
Toplumsal ve politik alan, veya özel ve kamusal alan arasındaki ilk ayrım Aristo tarafından yapılmıştır. Aristo’ya göre, her yurttaş iki varoluş düzenine aittir: kendinin olan ve kamusal olan. Bunlar arasında kesin bir ayrım tanımlanmıştır. Birincisinde terim, kamu alanında gözüken her şey herkes tarafından görülebilir ve duyulabilir anlamına gelmektedir. Gördüklerimizi gören, duyduklarımızı duyan birilerinin varlığı, kendimizle dünyanın gerçekliği hakkında emin olmamızı sağlar. Antik çağda kamusal alan, özgür erkeklerin üstünlüklerini gösterebilecekleri yer anlamındaydı. [2] İkinci olarak da, kamu terimi içinde özel olarak bize ait olandan ayrı, hepimiz için ortak olan bir dünyayı ifade etmektedir. Bir araya gelmemizi sağlayan bir ortak dünya olarak kamu alanı, birbirimizin üstüne yıkılmamızı önlemektedir.[3] Sennett’e göre kamusal alan insanın yarattığı formal bir zorunluluktur.[4]
Kamusal Alana Kavramsal ve Kuramsal Yaklaşımlar
İnsanın sosyal yaşamı diğerlerinin varlığı ile mümkündür. Diğer insanların varolduğu yerde ise kamu kavramı ortaya çıkar. Kamu sözcüğü, TDK Sözlüğünde “bir ülkedeki halkın bütünü” olarak tanımlanmaktadır. Batı dillerinde bu sözcüğe karşılık olarak “public” sözcüğü de “halkın sahip olduğu şeyler veya özellikler” anlamına gelmektedir. Longman GCSE Sözlüğünde “Public” sözcüğü isim olarak topluluk veya insanları, sıfat olarak da otoriteyi anlatır. “Kamu” sözcüğünün İngilizcede ilk kullanımı 15.yüzyılda “kamu”yu toplumun ortak çıkarı ile özdeşleştirmektedir. Sonra buna “genel gözleme açık ve ortada olan” şeklinde yeni bir anlam daha eklenmiştir. 17. yüzyıl sonlarında “kamusal” sözcüğü herkesin denetimine açık olan anlamında kullanılmıştır. Kentler ve kentsel açık alanlar, birey ve toplumu bir araya getiren, tüm sosyal sınıf ve kültürel grupların bir araya gelerek sosyal etkileşime girmesini sağlayan mekanlardır.[5] İnsan birey olmanın dışında çevresini oluşturan sosyal ve fiziksel ögelerle birlikte sosyal bir varlık olarak sosyo kültürel yaşamını, kentsel çevreyi oluşturan dış mekanlarla ve bu
[1] Christian Norberg-Schulz, Architecture, Meaning and Place: Selected Essays, Electa/ Rizzoli, New York, 1988.
[2] Hannah Arendt, The Human Condition, University of Chicago Press, 1998.
[3] A.g.e.
[4] Richard Sennett, The fall of Public Man, Penguin Books, London, 2002.
[5] Toplum için Giddens’in tanımını kullanabiliriz: ‘Belli bir toprak parçasında yaşayan, ortak bir otoriteye tabi ve çevresindeki diğer gruplardan ayrı bir kimliği olduğunun farkında olan bir insan grubu’. Bu noktada toplumsal etkileşim de kişiler arasında herhangi bir toplumsal karşılaşma biçimi olarak tanımlanabilir. Anthony Giddens, Sosyoloji, haz. Hüseyin Özel ve Cemal Güzel, Ayraç Yayınevi, Ankara, 2000.
mekanların sağladığı yaşantı ve aktivitelerle sürdürür. Kent mekanlarının biçimlenmesinde, kullanıcıların fiziksel çevre ile etkileşimleri, mekan algıları ve çevre içindeki davranışları önemli rol oynar. Bu mekanlar, insanlar için türdeşleriyle ve toplumlarıyla yakın ilişki kurabildikleri, deneyimledikleri ve toplum olma duygusunu yaşadıkları yerlerdir. Başka bir deyişle, toplum olma süreci, bireyle toplum arasındaki ilişkinin fiziksel çevre üzerinden var olduğu yerler olarak açık kamusal alanlardan başlar.
İnsanın temel gereksinimlerinden olan karşılıklı etkileşim, dış mekanın tasarlanma biçiminin ilişki kurma bağlamında beklentileri karşılayabilme kapasitesine bağlıdır. Günümüzün kontrolsüz gelişen metropolü, söz edilen beklentilere cevap veremediği gibi, yapılar ve dış mekanlardan oluşan kentsel çevrenin ve bunun içinde açık kamusal alanların kent kullanıcısının, yani kentlinin beklentilerine cevap veremediğini söylemek yanlış olmayacaktır. Tasarımların dış mekandaki yaşantıya olumlu katkısı olmadığı veya hatalar içerdiği de ilave edilebilir.
Gelişen teknolojiyle, birey ve toplum arasındaki ilişkinin zarar gördüğü de bilinen bir gerçektir. Günlük hayatın giderek kişiselleşmeye yönelmesiyle ve dijital iletişimle sınırlar ve mesafeler yok olmuş, sanal ortamlarda fiziksel mekan paylaşılmadan, ilişkiler farklı boyutlarda var edilmeye başlanmıştır. Hızla değişen teknoloji, değer yargılarını ve insanların kamusal alanda var oluş biçimlerini de yeniden şekillendirmeye başlamıştır.
Yer merkezli davranışsal haritalama yöntemi sıklıkla kullanılan bir gözlem tekniğidir.[6] Bu teknikle çevre ve birey manipüle edilemez. Böylece gözlemlenen bölgenin sistematik kaydını tutmak, gözlem sırasındaki zaman periyodlarını izlemek ve izlenecek durumların gerçeği temsil etmesi gibi aşamalar önem kazanacak ve belirlenebilecektir. Buradan hareketle; davranış kalıplarının kentsel çevrenin özellikleri ile olası ilişkilerini incelemek, bu verilerin açık kentsel mekanın oluşumundaki etkilerini gözlem ve analiz tekniği ile irdelemek, bu çalışmanın yöntemi olacaktır.
Kent mekanı sadece fiziksel özellikleriyle değil toplumsal, sosyolojik ve psikolojik anlamlarıyla da açıklanmak ister. Kavramsal ve kuramsal yaklaşımlar konusunda Lang’ın açıklamalarından yararlanılabilir. Lang, yaklaşımının temelindeki teoriyi, bir durum veya düşünceler sistemi, bir olgunun tanımlanıp açıklanması için kurulan zihinsel şema olarak tanımlamaktadır.[7] Bir durumun, bir olgunun açıklanması gerekir. Teoriler de bu açıklamaları yaparlar. Doğru tanımlamalar yapan teoriler, gelecek durumlara dair doğru tahminler yapılmasına yardımcı olurlar. Kavramsal alt yapısı oluşturulmuş araştırma ve uygulama sürekli bir bağlantı içinde olmalıdır. Konuya göstergebilim açısından bakacak olursak, önce göstergebilimin toplumsal yaşamın bir parçası olarak göstergelerin rolünü anlama süreçlerini içeren tüm faktörleri sistematik olarak inceleyen bilim olduğu hatırlanabilir. Toplumsal ve genel psikolojinin bir dalı olarak göstergebilim kuramı, göstergelerin doğasını ve bu kavramsal sistemi inceler.[8] Göstergebilim biçim ile içeriğin göstergeler açısından incelenmesiyle, aralarındaki bağın ortaya konulabileceğini söyler. Daha genel bir tanımla, insanın içinde yaşadığı dünyayı anlamasını sağlayacak modeller geliştirmektedir. Çevresini anlamaya
[6] Alfred Lang, ‘Vom Nachteil und Nutzen der Gestaltpsychologie für eine Theorie der Psychischen Entwicklung’, Kognitive Strukturen und ihre Entwicklung, ed. Klaus Foppa, Rudolf Groner, Huber, Bern, 1981, s. 154-173.
[7] Jon Lang, Creating Architectural Theory. The role of the behavioral Sciences in Environmental Design, Van Nostrand Reinhold, New York, 1987.
[8] Ferdinand de Saussure, Course in General Linguistics, ed. Charles Bally and Albert Sechhaye, çev. Roy Harris, Open Court, Chicago, 2000.
çalışan her birey gösterge peşindedir. Kentsel mekan çalışmalarında göstergebilim mimariyi dil olarak görme eğilimindedir. Kentsel formların analizinde göstergebilimin simge, gösteren, gösterilen gibi temel kavramları kullanılır.
Davranış bilimleri açısından bakıldığında, insan-çevre araştırmalarına ve insanın çevresel tepkilerine ışık tutarak, insanın çevresel davranışına bağlı mekansal anlam bağlantısının anlaşılmasına yardımcı olmuştur. Her toplumsal davranış bir fiziksel mekanda gerçekleştiği için, aynı zamanda bir mekansal davranış olmaktadır. Bu doğrultuda, çözülmesi hedeflenen probleme göre uygun teknikler seçilerek insanın ‘çevre ile düşünsel bağlılığı ve gelecek için umutları, çevreyi nasıl kullandığı, davranışları ve estetik değerleri’ araştırılıp yorumlanabilir.
Açık kentsel alanların en önemli fonksiyonu binaların arasında bir sosyal hayat yaratmalarıdır. Birden fazla insanın bir kamusal alanda bir araya gelmesiyle, insanların birbirleriyle iletişim kurup sosyalleşmesini sağlar ve ortak bir kimlik oluşturur. Bu sosyal doku oynayan çocukları, kutlamaları, konuşmaları, toplu eylemleri ve pasif iletişimi, yani görmeyi, duymayı içermektedir.[9] Çünkü insanlar başka insanların olduğu yere gelirler. Whyte’a göre bir kamusal alanı başarılı kılan 4 özellik vardır: ‘ulaşılabilirdir, insanlar çeşitli aktivitelerde bulunur, mekan konforludur ve iyi bir imajı vardır, sosyal faaliyetleri destekleyen, samimi insanların birbirleriyle buluştukları ve daha fazla sosyal etkileşim sağlanan mekanlar’dır.[10]
Cinsiyet, Mekanın Cinsiyeti ve Türkiye’de Kadının Kamusal Alandaki Statüsü
Cinsiyet, sosyal olarak var edilmiş bir fenomen olarak, kadının ve erkeğin öğrenilmiş tavır ve tutumları şeklinde tanımlanmaktadır.[11] Massey, cinsiyet ve cinsiyetle ilgili davranışlar, içinde yaşadığımız kültür ve toplum tarafından inşa edilmektedir der.[12] Cohenour ise biraz daha değişik bir tanımla, ‘kadın ve erkeğin mahremiyeti nasıl yorumladığı, mekanlara atadıkları cinsiyet ile açıklanır.’ demektedir. [13] Mekanın cinsiyeti, fiziksel mekanın kullanılma biçimi, mekanı var eden kültürel hayal gücü ve mekanın temsil edilme biçimi ile açıklanır. Hem kadınlar hem de erkekler tarafından kullanılan açık kamusal alanlar eş zamanlı kullanılsalar bile algılanma deneyimleri farklı olabilir. Bu konudaki araştırmalar, çoğunlukla kadının mekanla ilgili güvensizlik, şiddet olasılığı gibi önyargılarını dile getirmektedir.[14] Bu sebeple kadınlar kamusal açık alanları kullanırken daha duyarlı ve seçici olarak gözlemlenmişlerdir. Bir çok çalışmanın vardığı ortak bir sonuç olarak,
[9] Jan Gehl, Life Between Buildings: Using Public Space, Danish architectural Press, Copenhagen, 1996.
[10] William Hollingsworth Whyte, The Social Life of Small Urban Spaces, The Conservation Foundation, Washington DC, 1980.
[11] Ayala Malach‐Pines, Oshrit Kaspi‐Baruch, The role of culture and gender in the choice of a career in management, Career Development International, 13(4), s. 306-319.
[12] Doreen Massey, Space, Place and Gender, Polity Press, Oxford, 1999.
[13] Gretchen M. Cohenour, ‘18th.century gothic novels and gendered spaces: What’s Left to Say?’, PhD Thesis, University of Rhode Island, 2008.
[14] Jennifer K. Wesely ve Emily Gaarder, The gendered nature of urban outdoors: Women negotiating fear of violence, Gender and Society, 18 (5), 2004, s. 645-663.
kadınlar tarafından yoğun olarak kullanılan açık kamusal alanların daha başarılı mekansal özellikler içerdikleri ve daha fonksiyonel oldukları söylenebilir.[15]
Türkiye’de yapılmış cinsiyet rollerine dair çalışmalarda benzer sonuçlar elde edilmiştir. Kadına anne, ev kadını, ev içi kahramanı rolü, erkeğe ise aile reisi, ekmek getiren ve ev dışı kahramanı rolleri yüklenmiştir. Bu benimsenmiş roller de Türkiye de kadına toplumda erkekle eşit bir statü kazandırmamaktadır. Bu alandaki cinsiyet çalışmalarının çoğu Türkiye’de kadın erkek eşitsizliğini vurgulamaktadır.[16] Kadının eğitime, işgücüne, politikaya, sağlık hizmetlerine ve sosyo ekonomik statüye ulaşımının erkeklere nazaran çok sınırlı olduğunu yine araştırma bulguları göstermektedir. Kadın ve çevre birlikte anıldığında 3 değişik görüş ortaya çıkmaktadır: kadının çevreyi etkilemesi, kadının çevreden etkilenmesi, -hatta çevre ile ilgili politikalarda- kadının adının dahi geçmemesi. En önemlisi bu üç durumun açıklanmasında kadının kamusal alanda var olmasından hiç söz edilmez.
Türkiye’de yapılmış sınırlı sayıda çalışmalardan, Trabzon’da yapılmış bir çalışma, kısıtlı ekonomik statü ve sosyal baskı nedeniyle kadının kamusal alanda çok sınırlı var olabildiğini söylemektedir.[17] Bir başka çalışma da benzer bir sonuca varmıştır.[18] İlaveten, yine Trabzon’da yapılmış bir çalışma kadınlar için kamusal alana ulaşım, erkeklerin varlığının hakim olduğu alanlardan geçtiği için, ‘kadının kamusal alanda var olmaktan vazgeçtiğini’ söylemektedir. Trabzon’da deniz kıyısı, parklar, kafeler kadınlar için sadece gündüz kullanılabilir mekanlar olmaktadır. Bir başka çalışma, kamusal alanların çoğunlukla erkek egemen sistem yapısıyla kuşatıldığını söylemektedir. Kadınlara dolaylı olarak yasaklanmış veya girişi belli kurallara bağlı mekanlar vardır.[19] Kentte, benzer mekanlarda kadınların ve erkeklerin farklı duyguları yaşadıklarından yola çıkarak mekanın cinsiyeti tartışılmaktadır.[20] Bu konuda en büyük eksiklik, farklı sosyal katmanlardan değişik araştırmaların olmaması gibi görünmektedir.
Lefébvre’e göre mekan toplumsal olarak üretilir. Buradan yola çıkarak kamusal alanların çoğunlukla erkek egemenliğine hizmet verdiği söylenebilir. Lefébvre mekanın yaşanılan, biriktirilen bir deneyim olduğundan yola çıkarak mekana ait 3 tanım yapar: üretim ve yeniden üretimi belirleyen mekansal deneyim olarak (fiziki mekan), üretim ilişkilerini ve bu ilişkilerin yer alışlarını düzenleyen mekanın temsili olarak (zihinsel mekan) ve sosyal yaşamın gizli yönlerini tanımlayan mekan olarak (toplumsal mekan).[21]
Literatürden ve araştırmalardan şu sonuçlar çıkarılabilir:
[15] William H Whyte, The Social Life of Small Urban Spaces, The Conservation Foundation, Washington DC, 1980.
[16] Ayşe Akın ve Simge Demirel, The Concept of Gender and its Effects on Health / Toplumsal Cinsiyet Kavramı ve Sağlığa Etkileri, C.Ü. Tıp Fakültesi Dergisi 2003 Özel eki, 25(4), 2003, s. 73-82.
[17] Zeynep Yılmaz, ‘An evaluation of public spaces from gender mainstreaming perspective / Kamusal Mekanların Gender Sistematik Yaklaşım Açısından Değerlendirilmesi’, yayınlanmamış Yüksek lisans tezi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Trabzon, 2006.,
[18] İlknur, Üstün, Guests of Trabzon / Trabzon’un Misafirleri, Trabzon’u Anlamak, der. Güven Bakırezer ve Yücel Demirer, İletişim Yayınları, İstanbul, 2009, s. 361-402.
[19] Ayten Alkan, Yerel Yönetimler ve Cinsiyet: Kadınların Kentte görünmez Varlığı, Dipnot yayınları, Ankara, 2005.
[20] Feryal Saygılıgil, Mekanın Cinsiyeti, Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, 5 (1), 2013, s. 209-218.
[21] Henri Lefébvre, Modern Dünyada Gündelik Hayat, çev. Işın Gürbüz, Metis Yayınları, İstanbul, 1996.
- Türk toplumunda var olan cinsiyet rollerine göre, kadın-erkek eşitsizliğine bağlı olarak, kadınların kamusal alanlara ve farklı rekreasyonel faaliyetlere sınırlı erişimi söz konusudur.
- Kamusal alanları kullanırken kadınların aile üyeleri ve arkadaşlarıyla birlikte olmaları yalnız olmalarına yeğlenmektedir.
- Kadınların görsel ulaşımı sınırlı kamusal alanları kullanmaktan kaçınmaları beklenmektedir.
Le Compte’a göre[22] bu tür çalışmalar için veri toplarken sorular veya gözlemler: kim nereye ve niçin gidiyor? Orayı kim(ler) ve ne süreyle kullanıyor(lar)? Mekan ne tür ve kaç tane mekansal nesne içeriyor? Şeklinde olmalıdır. Yani Barker’ın 60 yıl kadar öncesinden yaptığı davranış ortamı (behavior setting) tanımı ile benzerlik göstermektedir.[23] Davranış ortamı diğer araştırmalarda da, bireyin dışında aktivite ve çevre örüntüleri ile fiziksel ve geçici olabilen, ayrı bir çevre bölümünü ifade etmektedir. Davranış ortamları hem fiziksel, hem de davranışsal özellikleri ile birlikte tanımlanmaktadırlar. Bu çalışmada da benzer bir metodoloji izlenmiştir. İstanbul’un Anadolu Yakası’nda Kadıköy İlçesi’nde bir açık kamusal alan olan Kozyatağı Prof. Dr. Kriton Curi Çamlık Parkı içinde farklı aktivite ve mekansal donatıları olan 3 farklı alan seçilmiştir.[24] Park adını, katı atık üretimi dersine hep kendisine ait “çöp arzu edilmeyen yerde bulunan kıymetli maddedir” ifadesiyle başlayan, değerli çevre bilimci Prof. Dr. Kriton Curi’den almaktadır.
[22] W.F. Le Compte, “Behavior settings as data generating units for the environmental planner and architect” Designing for Human Behavior, ed. J.Lang, Hutchinson & Ross Inc., Dowden, 1974, s. 183-193.
[23] Roger Garlock Barker, Ecological Psychology:Concepts and methods for studying the Environment of Human Behavior, Stanford University Press, Stanford,CA, 1968.
[24] Alanlar, yazarın 2009 çalışmasında seçilen alanlardır. Bu çalışmada . E. Ümran Topçu, “Neighborhood as Dimension of QOL”, XI. ISQOLS Conference, Conference proceedings, Venice, 2009, s. .
Kozyatağı’nda beton yığınları arasında kalmış, çam ağaçları ile örtülü ve kapısından girilince şaşkınlık yaratan, sıkılmadan birkaç saat geçirilebilecek bir kamusal açık alandır. Parkın yer aldığı Kozyatağı semti 20. yüzyılın ilk yarısında güzel havası ve zengin yeşil doğası ile ünlü bir sayfiye yeri olma özelliğini, 2. Boğaz Köprüsü çevre yollarının bağlantı noktası olduktan sonra kaybetmiş ve yüksek yapılı bir alana dönüşmüştür. Yeşil alanları Kadıköy Belediyesi tarafından düzenlenmiş, ahşap zeminli ve her sabah hafif müzik eşliğinde aerobik, yoga vb. sporların belediyenin görevlendirdiği öğretmen eşliğinde yapıldığı bölümü, parkur ve Acıbadem Hastanesi yönetiminin parkurları yenileyerek, yumuşak zemin malzemesi ile kapladığı alan ve amfitiyatro parkın bölümlerini oluşturur. Park içinde açık ve kapalı bölümlerde yeme içme hizmeti veren bir de kafe bulunmaktadır. Kriton Curi Parkı Gönüllüleri Derneği de park içinde yer almaktadır. Kadıköy’ün sosyal yaşamına etkin katkılarda bulunmak, Kadıköy’de çevre bilinci geliştirmek ve koruyucu önlemler almak, çocuk öncelikli olmak üzere Kadıköylülere hizmet vermek gönüllülerin faaliyetlerinden bazıları arasında sayılabilir.
- Alan 1, parkın Bayar Caddesi tarafındaki Okur Sokaktan olan girişindeki spor ekipmanlarıyla donatılmış olan spor alanıdır. Özellikle sabahları yoğun olarak kullanılmaktadır.
- Alan 2, parkın geometrik merkezi olan alandır ve tüm girişlerden görülebilmektedir. Parka gelen herkesin geçtiği bir alandır.
- Alan 3, ise parkın Begonya Sokağındaki girişine yakın yer alan anfitiyatrodur. Anfitiyatro parkın diğer girişlerinden görülmemektedir.
Parkın seçilmiş alanlarında 2 hafta boyunca, hafta içi ve hafta sonu olmak üzere, video çekimi ile veri toplanmıştır. Eylül 2016’da sabah 9:00-11:00 ve akşam 17:00-19:00 arası olmak üzere seçili alanlar gözlemlenmiştir. Burada belirlenen tarih aralıkları ve saatler 2009 XI. ISQOLS Konferansında yazar tarafından sunulan “Neighborhood as Dimension of QOL” başlıklı çalışmaya dayanılarak seçilmiştir. Böylelikle 7 yıl ara ile yapılan bu iki çalışmadan elde edilen verilerin de yeniden sınanması amaçlanmaktadır.[25]
Prof. Dr. Kriton Curi Çamlık Parkı, ilkbahar- sonbahar arasında daha yoğun olarak kullanılmakla birlikte, Eylül ayı yazlıkçıların da dönmesiyle parkın en yoğun kullanıldığı dönem olarak bilinmektedir. Toplanan veriler daha önceki çalışmada olduğu gibi deskriptif analizle değerlendirilmiş, dolayısıyla rakamsal veriler tablolara dönüştürülmüştür. Parkın seçilmiş 3 alanında gözlenen toplam 5325 kullanıcının %58 kadın, %19 erkek iken, %23 çocuk olduğu görülmektedir.
[25] E. Ümran Topçu, “Neighborhood as Dimension of QOL”, XI. ISQOLS Conference, Conference Proceedings, Venice, 2009, s. .
Parktan görseller
Tüm bu gözlemler ve verilere göre; öncelikle Prof. Dr. Kriton Curi Çamlık Parkı kullanıcı çoğunluğunun kadın olduğunu anlaşılmıştır. Dolayısıyla, kuramsal çalışmalardan aktarılan bilgilerde olduğu gibi bu kamusal açık alanın kullanımında sosyal ortamlarda olduğu gibi kadının mekana etkisinin de zayıf olduğu savını doğrulamak mümkün değildir. Seçili zaman aralıklarındaki Kullanıcı cinsiyetine göre alanlar arası ve alan içi dağılım Tablo 1’de cinsiyet ve grup dağılımı ise Tablo 2’de ayrıntılı olarak gösterilmiştir. Tablodan anlaşılacağı gibi, parka yalnız gelen kadın ve erkek sayısı farkı oldukça belirgin izlenebilmektedir. %28 kadın parka yalnız gelirken, erkeklerde yalnız gelme oranı %5’tir. Öyleyse kadının kamusal alanda adının dahi geçmemesi hatta ‘kamusal alanda var olmaktan vazgeçmesi’ söz konusu değildir.
Kadın ve erkekler seçilen alanların bazılarında benzer kullanım eğilimleri olduğu da görülmektedir. Örneğin; Alan 1 hem kadınların hem de erkeklerin kullandığı bir alan olmakla beraber, sabah aralığında erkek kullanıcıların daha fazla olduğu gözlemlenmiştir. Spor ekipmanlarıyla donatılmış olan Alan 2 hem sabah hem akşam aralığında kadınlar tarafından yoğun olarak kullanılmaktadır. Sayısal veriler üzerinden bakıldığında ise, kadın (%54) erkek (%45) olmak üzere, kadınlar tarafından daha fazla kullanılır olduğu görünmekle birlikte, istatistiksel olarak önemli bir fark yoktur. Kentin bu mahallesinde spor yapmaya önem verildiğinin gözlemlenmesi ayrıca olumlu bir gelişmedir.
Alan 3, gözlem yapılan tarihte çocuklar tarafından (%32) çok kullanılan bir alan olarak gözlemlenmiştir. Bu alanda kadınların varlığı, çocuklarını denetleyen anneler şeklindedir. Bu alan sosyal aktivite dışında erkeklerin ilgisini çekmemektedir. Gözlem tarih ve saatlerinde amfitiyatroda kamuya açık bir aktivite olmadığı ve bu alandaki önemli etkinliklerden biri olan ‘Park Şenliği’nin Nisan ayında gerçekleştirildiğini de hatırlatmakta fayda var.
Son söz yerine
Literatürden de anlaşıldığı gibi açık kamusal alanlardan olan parklar henüz yeterince çalışılmış bir alan değildir. Bu çalışma Prof. Dr. Kriton Curi Çamlık Parkı üzerinden, kadının sosyal açık alandaki durumunu incelemeyi amaçlamıştır. Bu çalışmadan elde edilen sonuçlar, kısmen daha önce yapılmış benzer çalışmalarla örtüşmekte, park kullanıcısı sayısı artmış görünmekle beraber oranlar bir önceki çalışmayla da benzerlik göstermiştir.
Ancak mahalle sakinlerinin açık kamusal alanlarda vakit geçirmek konusunda katılımcılığının artmış olduğu görünmektedir. Bu da sosyal hayatın zenginleşmesi bakımından hem genel anlamda hem de çalışma alanı açısından olumlu bir gelişmedir. Çünkü Türkiye için genelleştirilebilecek olan kamusal alanlara kadın erkek erişimindeki eşitsizlik, alanda 2009 yılında yapılan çalışmada da olduğu gibi, Prof. Dr. Kriton Curi Çamlık Parkı’nda 2016 yılı verilerinde de gözlemlenmemiştir. Bu çalışmaya dahil edilmemiş olmakla birlikte, daha belirleyici sonuçlar alınabilmesi için, elbette semtin diğer parklarında da benzer çalışmalar yapılması gerekir.
Kadınlar, Prof. Dr. Kriton Curi Çamlık Parkı’nda kullanıcı profilinin çoğunluğunu oluşturmaktadır. Yalnız başına parka gelen kadın oranı erkek oranında fazla olmakla birlikte, kadınların çift olarak veya bir grupla parka gelme eğilimi devam etmektedir. Schulz’un kent tanımındaki gibi kamusal alan bu parkta insanlara karşılaşma yeri ve mekan tarafından sarmalanarak yakınlaştıran bir mikrokosmos yaratmaktadır. Böylelikle mahallenin kimliği ve kültürü açığa çıkmaktadır.
Özetle, sonuçlar şu sosyal gerçeği göstermektedir: Günümüzde kamusal alanlardaki pek çok gündelik iş -iletişim araçlarının gelişimiyle- gerçek mekanlardan sanal mekana kayabilmektedir. Bu nedenle kamusal alanlar, böyle bir çağda sosyal iletişimin sürekliliği için büyük önem taşımaktadır. Ancak kamusal alanda insan davranışı büyük ölçüde çevrenin sunduklarıyla oluşur. Doğru tasarlanmış bir çevrede var olan aktivite ve çevre örüntüleri donatım, Prof. Dr. Kriton Curi Çamlık Parkı’nda olduğu gibi, cinslere daha yüksek oranda eşit roller sağlamakta etkili olmaktadır.
Olmayan bir pencereden bakmak nasıl mümkün değilse,
olmayan bir bankta yan yana oturup sosyalleşmek de mümkün değildir.