ADALAR , İSKELELERİ ,YOLCULARI…
Yolculuğumuza Galata köprüsünün Eminönü tarafındaki Adalar iskelesinden başlayalım
ADALAR’ı yazlık olarak ilk kullananlar, 18. yüzyılın sonlarına doğru İstanbul’da yaşayan Fransızlar olmuştu. O zamanlar Adalar’a pazar kayıkları ile gelinirdi; sayısı 14 olan bu kayıklar Tophane iskelesinden öğleden sonra dörtte kalkardı. Önce diğer Adalar’a uğrayıp, arada mola vermek koşuluyla Büyükada’ya üç saatte gelinirdi . Adalar’a ilk vapur seferleri ise 1846 yılında başladı. İlk iskeleler de bu tarihte yapıldı Şirketi Hayriye tarafından. 1933 yılında kurulan Akay şirketi Adalar, Kadıköy ve Yalova hattı seferlerini 1937’e kadar üstlendi. Akay döneminde iskeleler yenilendi, yeni seferler eklendi, 27 Şubat 1937 tarihinde Denizbank’ın kurulmasıyla öteki denizcilik işletmeleriyle birlikte Akay da bu yeni kuruluşa bağlandı. Bundan sonra Denizcilik İşletmeleri ve yakın tarihlerde de İDO, İstanbul’dan Adalar’a ulaşmamızı sağlayan kuruluşlar oldular
Ada vapurlarında birinci mevki orta ve arka tarafta, ikinci mevki ön taraftaydı. Birinci mevkinin en arka bölümünde camekânla ayrılmış olan lüks mevki yer alırdı. Buradaki masaların çevresinde tek kişilik koltuklar bulunur, pencerelerde süslü perdeler asılırdı. İkinci mevkilerdeki kanepelerde minder bulunmaz, birinci de ise minder bulunurdu
1954 yılında ise bu kez “Ada vapuru yandan çarklı/ Bayraklar donanmış cafcaflı” dizelerin şairi Melih Cevdet Anday biner ada vapuruna. Yolculuğu pek eğlenceli bulur Anday. “Hani uzun yollara giden vapurlarda yemek salonları, eğlence yerleri filân sınıf sınıf ayrılmıştır ya, bu Ada vapurlarında da öyle,” der ve mevki mevki vapuru dolaşmaya başlar. İkinci mevki güvertede oturuyorsanız, vapur Sarayburnu’nu geçer geçmez kemancı Halit’le, hanende İbrahim Tokses’in söylediği şarkıyı duymaya başlarsınız. Acıkanlar nevaleleri açıp yemeye başlarlar. Ön sıralara uzanmış uyuyan izinli er şarkı bitince bir gazele başlar. Derken sakallı, ince sesli bir adam çıkar orta yere. Beş Vakit Namaz Hocası gibi kitaplar ve Saatli Maarif Takvimi satmaktadır. Birinci mevki güverteye de çıkalım. Burada altı yedi lise öğrencisi yüksek sesle şakalaşıyorlar. Başka bir seyyar satıcı da “reklam fiyatına” “Trademark fabrikalarının Alman alimlerine yaptırmış olduğu traş sabunlarını” satmaya çalışmakta. Altta, pervane üstünde, bir grup ceplerinde konyak şişeleriyle alem havasında.
Ada vapurları piknik havasındadır
Bedri Rahmi Eyüboğlu Ada vapurlarının ağırbaşlı, beyaz dik yakalı gömleği her zaman kolalı ’efendi’ bir halleri olduğunu düşünür. Bir Fransız arkadaşı ile Büyükada ziyaretinden dönerken, vapurun ön taraflarından ikisinin de çok sevdiği bir melodinin yükseldiğini duyar: Macar Rapsodisi. “Gramofonunu cigara tabakası gibi yanında taşıyan bir meraklı bu güzel parça ile akşamı bütün vapur yolcularına daha lezzetle tattırıyordu.”
Kınalıada’da oturan Arman Manukyan da vapurlarda devamlı müzik olduğunu hatırlar. Arkadaşlarıyla vapura akordeonlarıyla gelip eğlendiklerini söyler. “Hele akşam fasılları çok zevkliydi. Mesela şimdi dahi akşam 6.00-6.30 vapurlarına binseniz muhakkak her gece bir vapurda birkaç arkadaş toplanıp, kendi içkilerini alıp, vapurun arkasına gidip, Ada’ya kadar keyif çatarlar; rakı, bira, mezeler… Her zaman böyle bir piknik havasındadır, Ada vapurları.”
Bir dönemlerin ünlü kadın şarkıcısı Denizkızı Eftalya, anlatıyor: “Bir sabahtı…. Adadan ilk vapurla dönüyorduk… Yolcular azdı. Hepsi de Adanın ve İstanbul’un en kibar, en maruf simaları idi… Yaz sabahı çok hoşuma gitti, güvertede oturduğum kanapede biraz uzandım. Bir şarkı tutturdum… Bir şarkı, bir şarkı daha… Sadi de keman çalıyordu… 1-2 saat sonra karanın görünmediğini farkedince Eftalya Sadiye sorar “Kara görünmedimi yavrum” Göremedim der Sadi…
Biraz sonra kaptan yanımıza indi:
– Affedersiniz… Ben bir kabahat ettim… Sizin vapurda olduğunuzu gördüm… Fırsat bu fırsattır diye dümeni çevirdim. Hayırsız Adayı geçtik… Yolcular da, ‘İlle kaptan vapuru İstanbul’a geç götür. Mes’uliyet bize! İşi hallederiz,’ diye başladılar.
O günü Adadan ilk vapur İstanbul’a saat ikide geldi. Bunu hiç kimse bilmez.”
KINALIADA. eski ahşap iskele zaman içinde yıkılaraı yeni beton iskele yapılmıştır.
BURGAZADASI iskelesi demir kazıklar üzerine yapılmış ahşap bir iskele idi. 1993 yılında yıkılıp betonarme olarak yeni iskele yapıldı.
HEYBELİADA çok zarif ahşap oymalı bir iskele olan heybeli zamanla çok tamir görünce 1940 larda beton bir iskle yapıldı bu da yetersiz kalınca 1993 de yeni büyük beton iskele yapıldı.
BÜYÜKADA Bu bina Osmanlı Neo – Klasik akımın Büyükada‘daki temsilcisidir. 1914 yılında yapılan iskelenin Mimarı Mihran Azaryan’dır. Çinileri Kütahyalı Mehmed Emin Efendi tarafından yapılmıştır. 1999 – 2001 yıllarında restorasyon uygulanmıştır.