Türksen BAŞER KAFAOĞLU / BELLEK-KADIKÖY
Aylarımız günlerimiz saniyelerimiz çok kıymetli. Bu nedenle istemeden, bazen de
hiç hak etmeden yaşanan gerilimlerin arasından, biraz da yaşamlarımızı
güzelleştirenleri, dostlarımızla birlikte düşünerek paylaşmak, bana haz veriyor.
Her bir yeni güne girildiğinde, katlanarak yaşanan sorunlar hepimizi yormakta.
İnadına sağlam durmak zorundayız. Bu nedenle yaz aylarında içinde yer aldığım
ekosistemdeki gelişmeleri, sahip olduğumuz güzelliklerin varlığı ile olumlayarak
anlık da olsa anlatıp, sizleri biraz olsun rahatlatmaya çalışacağım.
Çevremdeki bahçelerde kayısı ağaçları var ve bu yıl dallar yerlere kadar sarktı.
Doğrusu komşularımızın emek verip yetiştirdiği ürün paylaşımlarını görmek,
beni daha da mutlu ediyor.
Rüzgar hırçın ve uğultulu şu sıralarda, ağaçların dalları yerlere kadar eğilip
kalkıyor. Ne var ki, Temmuz ayının aşırı sıcağında kendiliğinden oluşan bu
hareketlilik, klima serinliği veren rahatlatması yönünden inanılmaz bir doğal
konfor. Bu sabah yağmur da yağdı, tertemiz ve ferahlatıcı bir hava var.
Her gün ışığında, önümüzdeki bir kaç ayçiçeğinin bana doğru dönerek açıp
açmadığını gözlüyordum, açtılar. Önümüzdeki bostanda geniş kabak yaprakları,
yerden doğru alabildiğine yayılarak, sarı sarı çiçekler açıyor. Bu yıl balkonumun
önüne dikilen genç yasemin, tırmanarak bana sevdiğim kokuları vermeye
hazırlanıyor. Asmalar. koruk olma yolunda. Pazardan aldığımız “Analı Kızlı ”
adını verdikleri ve “sadece 2’li açar” dedikleri, koyu kırmızı güle benzeyen saksı
çiçeğimiz, 4’lü-5’li açmaya başlayınca, çok şaşırdık. Çevremizdeki rengarenk
canlılar mutluluğumuza hizmet ediyor sanırsınız. Bolca yabani semizotu var ağaç
diplerinde, onların yemeği nefis oluyor ekşili ekşili.
Bayramlarda alışılmış olarak, öğleye doğru çalınan güçlü bir bekçi düdüğünün
ardından, çevredeki komşularla ortak alanda buluşulur. Sandalyesini şeker ve
tatlısını alanlar, güzel bir tebessümle, onları ortadaki masaya bırakırlar. Genç
kuşak, dolanıp tek tek ikram hizmeti yapar. Yıllarca bu gelenek sürdü. Önce,
kucaklaşma ve nasılsınlar, daha sonra ortak sorunlar, sonunda da, karşılıklı
tartışıp atışmalar olur genellikle. Senin yolun benim yolum, köpekler kediler gibi
konuşmalar havada uçuşurken, bayram gerçek bir senaryo ile tamamlanmış
olur. Ne var ki, çoğu tatilcinin kente dönerken, geride bıraktığı hayvan
dostlarımızın, daha sonra açlığa susuzluğa mahkum edilmesi, bana çok üzücü
geliyor. Çevremizdeki canlılar bizi mutlu etmeye çalışırken bu neyin nesidir diye
düşünmeden edemiyorum? Yazımı hazırlarken yakınlarım da battal torbalarla
sahil yolundaki, saçılmış çöpleri toplamaya çıktılar. Göz göre göre, gönül
katlanamıyor bu ayıplı durumlara.
Evlerin dışında sıcak epeyce hissediliyor. Deniz pırıl pırıl ama boğuk. Av yasağına
uyulsa da, 30 Yıl öncesi gibi bol bol balık olsa ve türleri çoğalsa diyorum.
Topraklar, denizler, ormanlar, almasını bilenlere ürün vermek için çırpınıyor
dersem çok yerinde olacak. Müziksiz olur mu hiç? demeyin. Ağustos böcekleri
temmuz ayından koro provalarına başladı bile. Sessizliği delen konserleri ayrı bir
özgün ortam oluşturuyor. Kuşlar alemi deseniz her mevsimde olağanüstü.
Kirpilerimiz bazı gecelerde, otların arasından özel ses ve hışırtılarıyla yürüyüşe
çıkıyorlar. Komşularımızdan biri, bahçesine gelen iki tilkiye yiyecek vererek
onları dost edinmişse de, kümes hayvanlarını kaçırmasın diye bazı kişiler de,
onları yok ediyormuş. nedenler muhtelif. Aylardan Temmuz ve anlatacaklarım
bu kadar sevgili dostlar. Sağlıklı ve umutlu buluşmalar.
Türksen Başer Kafaoğlu