Dedesinin dedesini yazmayı bilmem kaç Kadıköylü başarabilir, ben bu şansı olan bir insanım ve sizlere bu gün bizim aileyi Kadıköylü yapan çok bilinmeyen bir Osmanlı paşasını anlatacağım. Bu insan aynı zamanda büyük bir asker ve büyük bir edebiyatçıdır. Büyük babam Ecz. Sadullah Binzet’in dedesi, Dr. Burhan Binzet’in kayın pederi dini bütün Ferik (orgeneral )Mustafa Hilmi Paşa anlatacağım aile büyüğümüz. Darüşşafaka’yı kuranlardan büyük yardımsever, Jandarma teşkilatımızın ilk komutanı, Osmanlı Meşrutiyetinde meclis üyesi, 93 Rus harbi kahramanı, Yunan savaşı Yanya ordusunun komutanı ve savaşta Avrupa baskısıyla durun diyen Abdülhamid’e , hayır deyip 9 gün hapis yatacak kadar gözü pek bir cengaver.
Büyükbabam tarihe çok meraklıydı, devamlı sohbet eder bana çok bilgi verirdi ama nedense dedesi hakkında hiç konuşmazdı. Bir cumhuriyet aydını olarak , bir Atatürk’ün meclisinin milletvekilinin oğlu olarak, Abdülhamid devri paşasının hele hele Jandarma komutanının torunu olmak hoşuna gitmezdi diye düşünürdüm.
Gelelim benim bulduklarıma, Mustafa Hilmi paşa Kayseri Tavlus’un doğumludur. Ateşzadelerden Ateş Hafızzade’nin torunu ve Hafız Mehmed efendinin oğludur. 10 yaşında sebebini bilemediğim bir kan davasından kaçırılarak İstanbul’a gelmiş ve girdiği Mektebi Harbiye’yi 1863-64 öğretim yılında bitirerek subay olmuştur.
Muhabberat ve Askeri idadi kitabet hocalığı yapmıştır. Askerlik yaşamı boyunca Suriye, Lübnan , Balkanlar ve Anadolu’da bir çok isyanı bastırmıştır. Tokat’ta divanı harp reisi. Bab-ı Ali levazım dördüncü şube müdürü ve Feshane müdürüdür. Emekli olunca Osmanlı meclisinde Kayseri milletvekili olmuştur. 1915 senesinde Çanakkale savaşlarının kazanıldığını öğrenmiş ve ülkesi için umut dolu eski bir asker olarak Kalamış’ı sonsuz dek terk etmiştir.
Mac Arthur’ın dediği gibi eski askerler hiç ölmezler ama bizim ailemiz ve tarihimiz bu paşamızı yok etmiştir. Sırf askerde değildi . Şehzade Yusuf İzzeddin Efendi’ye takdim edilmek üzere ‘Düstürü –Mücahhadin’’i yazmış. Fuzuli’nin Leyla ve Mecnunu sahneye koymuş ve Güllü Agop tiyatrosunda kapalı gişe oynanmasını sağlamıştır. Güllü Agop tiyatrosu Beyazıt ile Sirkeci arasında Gedikpaşa’da idi. 19.yüzyılın ortalarına kadar Osmanlıda Türkçe tiyatro yoktu. Genellikle Pera da Ermenice, Rumca ve Avrupa lisanlarında piyesler oynanırdı.
Gedik Paşa tiyatrosunda Güllü Agop ilk olarak 16 Nisan 1868 de Ermenice oynadığı ‘Sezar Borcia’ oyununu Osmanlıca’ya çevirtip oynamıştı. Bu oyunun başarısı üzerine iyi bir yazar ve Abdülhamid devrinin güvenilir bir askeri olan Kayserili dini bütün Mustafa Hilmi paşadan Fuzuli’nin Leyla ve Mecnunu tiyatro yapmasını ister. 1869 da bu oyunu Gedikpaşa tiyatrosunda oynanmış ve uzun müddet sahnede kalmıştır. Bu eser ilk Türkçe yazılıp oynanan tiyatrodur. Büyük dedem bütün Müslüman Türkleri aşk ile duygulandırmış, onlara kendi dinlerinden ve dillerinden bir Romeo Juliet sunmuştur.
Bu görkemli denemeden sonra Gedik paşa tiyatrosu çok popüler olmuş ve sonunda Namık Kemal’in Vatan Yahut Silistre’si ile bütün İstanbul’u vatanperver hislerle sokağa dökmüştür.
Dedemin dedesinin diğer şiirleri Ahmet Emin Güven tarafından derlenmiş ve Kayseri Erciyes Üniversitesince 2000 yılında yayınlanmıştır. Ben bu yayını maalesef bulamadım. Size o şiirlerden bir örnek vereyim.
Felek kan yurtturupdur kase kase Hilmi zare Sanir badir-i diler an-ı şarab-ı erguvanidir
Şeytan ölürken ağzından kan getirmektedir Hilmi kulun ama dili bunu Erguvan şarabı olarak algılamaktadır gibi tercüme edilebilir. Bütün şiirleri var ama anlamak bugünün Türkçesi ile çok zor. Hele benim gibi bir torunun torunu için nerdeyse imkansızdır. Bütün şiirleri divan edebiyatı kurallarında yazılmıştır.
Paşa kışın Beyazıd Meydanında sonradan Singer mağazası olan yerde , yazları ise Feneryolu’nda yaptırdığı konakta yaşardı. Köşkü Prenses Atiye hanım ve oğlu Prens Abbas Vlora’nın evini bitişiği idi. Dini bütün lakabı, Kayseri’de okuduğu ilkokulda Mustafa’ları ayırmak için arkadaşları tarafından takılmış bir addır. Paşa olunca jurnalci Zülüflü İsmail paşa , yazdığı bir jurnalde kendisinden , işbu Mustafa paşaya dini bütün Kayserili Mustafa paşa derler ama , kendisinde dinden eser yoktur der bir eserinde ise Padişahın sadece meşru emrine itaat edilir diyerek, mutlak itaat sözünü kullanmamıştır diye şikayette bulunur.
Bizim aileden tanıdığım büyüklerim arasında zaten dini bütün denecek kimse bilmiyorum, bu Zülüflü İsmail’e de sevgiler sunar ve teşekkür ederim, seneler sonra yazdığı jurnelle bana işte kesin dedemin dedesi bu adamdır dedirtti.
Büyük Asker, Büyük Şair tiyatro yazarı, Büyük Vatansever, Büyük yardımsever, 93 Harbi, Yanya Ordusu ve Filistin kahramanı seni tarihimiz ve ailem unuttursa da , ben saygı ve sevgiyle hatırlayacağım. Sayende Kalamışlı olduk…
Seyhun Binzet