Benim adım Bond , James Bond duyacağımıza benim adım Kemal, İngiliz Kemal duysak daha iyi olmaz mıydı ? İstanbul Yelken’in kuruluş senelerinin en unutulmaz siması Ahmet Esat Tobruk’tan söz edeceğim, anlaşılmıştır. Muazzam bir denizci, inanılmaz bir bin bir surattı. Çok ismi vardı, resimlerinde devamlı yüzü karalanır tanınması istenmezdi. İngiliz Kemal adını az çok duymuşsunuzdur ama diğer kullandığı kimlikler çok bilinmez, Amerikalı gazeteci Harry Willy, Traplusgarplı İtalyan Mehmet, Fransız Bolşevik Lui bunlardan bazıları.
Ben bile Esat abi lafını sevmem , Kemal abi demeyi tercih ederdim. Çocukken büyükbabam kulüpte beni masalarına çağırdı, bak seni ünlü İngiliz Kemalle tanıştırayım dedi. Ben heyecanlandım, ”Sinemada filmleri oynayan ünlü casusumuz siz misiniz?” dedim.
Dedem evet ta kendisi ama bizim mi karşı tarafın casusumu belli değil demiş, bütün masadakiler gülmüştü. Gelelim Kemal abinin inanılmaz hayat hikayesine, Galatasaray lisesinde talebe iken okuldan kaçıyor ve limandaki bir İngiliz gemisine gizlice saklanıyor. Yolda fark ediyorlar ama hiç çocuğu olmayan kaptan bu çocuğu çok sevip sahip çıkıyor ve ailesine götürüyor. Tam bir İngiliz gibi yaşıyor üvey babası kaptan onu kendi mezun olduğu Royal Navy Akademisi’ne kayıt ettirip, kaptan olmasını sağlıyor.
Ünlü okulundan aldığı bir kaptan şapkası vardı, kulüpteki diğer kaptanlara hep yukardan bakıp , var mı aranızda Royal Navy’den kaptan olan derdi. Sevgili Orhan Akra ağabeyimiz bir keresinde Kemal ağabeyin şapkasını başına takıp etraftakileri gösterip , bunlarda güya kaptan ama hepsinin şapkaları b.ktan diye herkesi güldürmüştü.
Royal Navy’de okurken okulda kavga çıkıyor ve iri yarı bir İngiliz Kemal ağabeye meydan okuyor birkaç yumrukta atıyor. Kemal abi, birden muazzam bir yumruk çıkarıp adamı nakavt ediyor. Hemen elinden tutup müdürün odasına götürüyorlar, tamam okuldan atıldım artık diye beklerken, müdür onu tebrik ediyor , inanılmaz bir şey yaptın , tek yumrukta devirdiğin çocuk gençler boks şampiyonuydu diyor ve onu boks takımına yazıyor. Londra şampiyonlukları var bu senelerden.
İşgal sırasında İngiliz kuvvetlerinin boks şampiyonunu da devirip halka moral verdiğini söylerlerdi. Kemal abi iki şeyi sevmezdi, Arap Lawrence’la karşılaştırılmayı ve Çerkez Ethem’e milliyetçi denmesini.
– Ben casusum Lawrence sadece tren sabotajcı, basit bir terörist casus filan değil
– İzmir işgal altında iken Amerikalı bir gazeteci olarak Yunan karagahından her türlü bilgiyi Ankara’ya yollarken, Yunan tarafına geçen Çerkez Edhem kimliğimi söyledi ve zindana atıldım.
Ben casusluğunu bilemem ama gerçekten çok iyi bir kaptandı. Tek elle İzbarco düğümü atabilen nadir denizcilerdendi. Teknesinde hiç motor yoktu. Belvü’nün önünde Tonozu vardı ona hep yelkenle gelip yanaşırdı. Harun abi gibi o da yelkenlilere motor takıldı mertlik bozuldu diyen nesildendi. Yelkenleri önceden indirir ve poyrazı arkadan alıp şamandırasına gider, sakince bağlardı.
Yanında İngiliz bayan bir arkadaşı vardı, tekneyi beraberce kullanırdılar. Son olarak Kemal Abi’yi tanımlamak isterseniz, usta bir denizci, muazzam bir kumarbaz, çok çapkın bir adam , şampiyon bir boksör ve büyük bir vatansever diyebilirsiniz. Şimdi anladınız mı Kadıköy’de neden gerçek bir James Bond yaşamıştı dediğimi?
Seyhun Binzet