Geçtiğimiz yıllarda, ormanlık alanların ranta açılması, vasıfsız orman niteliğine dönüştürülmesi için uğraşıldı. Ormanlar yok edilip yerine, göstermelik zeytin ağaçları dikilmiş ve sonunda betoncular, sevinmişti. Son günlerde de, yetişmiş asırlık zeytin ağaçları olan alanlarda, maden aramaya, iş bitince de beton yükseltme heveslilerine geçit veren ama üreticiyi, tüketiciyi, ülke ekonomisini olumsuz yönde etkileyip, dışa bağımlı kılabilecek bir yönetmelikle karşılaştık. Zeytin çok bereketli, besleyici, koruyucu özellikleriyle, ülke iklim koşullarımıza uygun, çokça tüketilen bir armağandır. M.Ö 322 Yıllarında ünlü felsefeci Aristoteles’in, Atina’da, zeytin ağaçlarını kesenlerin yargılanması gerektiği ile ilgili maddeyi anayasalarına koyduğu bilgisi, o tarihlerde de bu özel ağacın ne kadar önemsendiğini ortaya koyuyor. Zeytin ağaçlarıyla ilgili, M.Ö 800’de de Roma, Yunan ve Foça’da, zeytin ticaretinin yapıldığına dair bilgilerin varlığı; mitololojide Yunan tanrısı Prometius, tanrı Zeus, Atena dan: günümüze dek uzanan pek çok bilim insanı, filozof, şair ve sanatçının, yaşam ve yapıtlarında, yer alması, çok anlamlı. “Düşmana zeytin dalı uzatmak” atasözü, bolluk, bereket ve barışı vurguluyor. Bu kutsal ağaç, yayılmayı, ürünler vererek canlılara kucak açmayı çok seviyor. Yıllar içinde, Anadolu coğrafyasından doğarak oradan Akdeniz havzasına, daha sonra da ülkemizin Marmara, Ege, iç Anadolu olmak üzere, tüm bölgelerine yayılmış. TAGEM’in, 2014 Yılında yayımladığı bir raporda: dünyadaki zeytin alanları arasında Türkiye’nin 938 Ha. ile, İspanya, Tunus,. İtalya, Yunanistan’dan sonra, % 9.3‘lük bir dağılımla 188.5 kg. verimliliğe sahip olduğunu, 410. Bin Ton sofralık zeytin, 170.Bin Ton zeytin yağı üretimi yapıldığını, belirtmiş. 1939’da ülkemizde hayata geçen ve epeyce değiştirilmek istenmesine karşın, yurttaşların direnciyle, yürürlükte kalabilen 3573 Sayılı Zeytin Yasasının1 Mart 2022 de yayımlanan resmi gazetedeki ek yönetmeliğinde: elektrik ihtiyacını karşılamak üzere, yürütülen madencilik faaliyetlerinin, zeytinlik alanlara denk gelmesi durumunda, o zeytin sahasındaki, zeytinlerin başka alana taşınmasına izin verildiği, belirtilmiş. Oysa zeytin ağacı, yaz kış yapraklarını dökmez, çekirdeğinden, etli kısmından, yaprağına, yağına, nefis görünümüne dek, insanların temel beslenme gereksinimini karşılar, bulunduğu yerdeki canlılar ekosisteminin olmazsa olmazıdır. Toprağımızı sever, iklimimize bayılır, yere düşen tohumlarıyla onlarca deli fidana dönüşüverir, aşılandığında istenen kalitede ürüne ulaşılılır, hele bir de islahı yapıldığında çoğalıverir. Kişisel çıkarlar için, yapılan toprak altı aramalarıyla, öyle kutsal varlıkların bütünlüğünü yok ederek, toplumsal ve ekonomik yararlar nasıl görmezden gelinir? Bir zeytin fidanının tam kapasiteli ürün verebilmesi için, aradan en az 15 Yıl geçmesi gerekiyor. Ayrıca üreticinin tek yerli bozulmamışve bereketli geçim kaynağı.
Verimli bir ağaçtan yaklaşık, % 90 yağ, % 10 sofralık zeytin elde ediliyor. Köylüler ürünlerini TARİŞ gibi kooperatiflerle değerlendiriyorlar.
B2, B6, E vitaminleri olan zeytinin metabolizmaya olan yararı da çok büyük. Bilindiği gibi doğal sabun ve kozmatik ürünleri de revaçta. Yetişmiş bunca ağacın, paha biçilmez ekonomik verimliliğini ve dışa bağımlı olmadığımız bir temel ürün olduğunu, biliyoruz. Zor günlerde herkesi doyurmaya hazır olan; yüzlerce yıl ömrüyle, alaca karga, sincap, kuş vb. pek çok can dostlarımızın vazgeçilmez ekosistemiyle, gölgesine sığındığımız üretken ağaçlarımızı, bir kaç kişi zengin olacak diye, gözden çıkarmayalım.
Türksen Başer Kafaoğlu