Küçük bir İstanbul’dur Kalamış Koyu… Nasıl zengin Pera/Beyoğlu Avrupa yakasında, kendi halinde Üsküdar Anadolu yakasında ise, varlıklı Moda bir tarafta, alçakgönüllü Kızıltoprak diğer taraftadır. Kurbağlıdere sanki bu iki kültür arasındaki bir sınır gibidir. Fenerbahçe yarımadasına gelince bana Alaska’yı çağrıştırır. Burası nasıl satın alınarak varlıklı bir Amerikan toprağı yapılmışsa, Fenerbahçe de Modalılar tarafından alınıp zengin bir beldeye dönüşmüştür diye düşünürüm.
Özel bir dokusu vardır Kalamış’ın. Burada yaşayanların çoğu iyi eğitim görmüş, üniversite mezunu, mahallenin takımı Fenerbahçe taraftarı ve Atatürk sevdalısıdır. Ne kadar eleştirirlerse eleştirsinler, oy kullanma kabinine girdiklerinde, sol demokrat bir partiye oy verirler. Ellerindeki mühür Atatürk’ün kurduğu partiden başkasına gitmez.
Müzik deseniz, Münir Nureddin, Kemal Niyazi Seyhun, Fazıl Say… Edebiyat deseniz Orhan Pamuk… Bilim deseniz Gazi Yaşargil… Kahraman ve vatanperver deseniz İngiliz Kemal, Cevad Abbas Gürer… Denizci deseniz Sadun Boro… Tayyareci deseniz Vecihi Hürkuş… Hepsi Kalamış’ın çocuklarıdır.
Kalamış’ın simgesel bir iskelesi vardır. Her Kalamışlı sandalla altından geçmiş, iki yanında denize girmiş, üstünden balık tutmuş ve taş ayaklarından midye toplamıştır. İskelenin önünde dibe dalıp, avuçladığı kumu su yüzüne çıkıp göstermek her genç Kalamışlı için büyük gururdur.
Bu iskelenin giriş tarafında, gençlerin buluştuğu “Köhne” ve az ilerideki “Yosun” adlı meyhanede, Fenerbahçe yönündeki “Lüks Orhan” balık lokantasında ve kilisenin bahçesindeki Todori’de hepimizin hatıraları vardır. Bilmem hatırlayanlar var mı? İskelenin ortasındaki bekleme salonunda bir müzikli meyhane açılmıştı.
Sizlerle arşivimden bazı resimler paylaşarak, bu iskeleyi hatırlatmak istedim. İskelenin bir yanında Kalamış Yelken Kulübü, diğer yanında ise Mösyö Pari ile Edip Ossa’nın ortaklaşa kullandıkları mataforalı küçük iskele vardı. İskelenin ucundaki yandan çarklı geminin önünde oturan kişi Kalamışlı babamdır. Gün batımının en güzel göründüğü yer bence Kalamış’tır.
Ben o iskeleyi ve sular çekildiğinde çevreye yayılan yosun kokusunu çok özledim…
Seyhun BİNZET